Cumhuriyet Halk Partisi, tarihsel olarak örgütlü iradenin, halkçı demokrasinin ve ortak aklın partisidir. Partinin her kademesinde üyelerin söz ve karar sahibi olması, yalnızca bir tüzük hükmü değil; aynı zamanda Cumhuriyetçi ve halkçı geleneğin temel taşıdır.
Ne var ki CHP Tuzla’da başlayan kongre süreci, bu örgütlü demokrasi anlayışını tartışmaya açacak bir şekilde gelişmiştir. 17 Ağustos’ta yapılan delege seçimleri, üyelerin yalnızca %15’inin katılım gösterdiği; üyelerin büyük çoğunluğunun ise protesto ederek sürecin dışında kaldığı bir tabloyu ortaya çıkarmıştır. Bu, CHP’nin Tuzla’da yıllardır alışık olduğu, heyecanlı, katılımcı ve demokratik kongre atmosferinden çok uzak bir durumdur.
Eren Ali Başkan’ın İsmi Üzerinden Tartışmalar
Delege seçimlerinde belediye başkanı Eren Ali Bingöl’ün isminin kullanılması, örgütte farklı tartışmaları doğurmuştur. Bingöl’ün gerçekten sürece yön verip vermediği ya da isminin araçsallaştırıldığı tartışmalı olsa da, ortada bir gerçek vardır: Belediye başkanının adı üzerinden şekillenen bir delege yapısı, örgütün bütününü kucaklayan bir birlik havası yaratmamıştır.
Oysa ki geçmişte CHP Tuzla’da mahallelerde aylar öncesinden toplantılar yapılır, üyeler fikir alışverişinde bulunur, uzlaşı arayışları ya da demokratik rekabetin yaşandığı listeler hazırlanırdı. Delegeler üyelerin ortak iradesiyle belirlenir, ilçe kongreleri ise tüm örgütü içine alan bir demokrasi şöleni havasında yaşanırdı. Bu süreçler örgütü büyütür, partililerin aidiyetini artırır ve partiye dinamizm kazandırırdı.
Birlik ve Katılım İhtiyacı
Adaylık konusunda mevcut ilçe başkanı Hasan Ulvi Zengin ve yönetimde adı geçen Aydın Çelik’in öne çıkacağı; asıl kararın ise belediye başkanı Eren Ali Bingöl’ün iradesiyle şekilleneceği uzun süredir konuşuluyordu. Ancak bu denklemi bozan bir gelişme yaşandı.
Özgür iradesiyle “emekse emek, liyakatse liyakat” diyerek basın yoluyla adaylığını açıklayan Ali Haydar Oruç, kongre sürecine yeni bir dinamizm kazandırdı. Oruç’un çıkışı, tabanın sesini yansıtan, dar çerçeveli delege yapısına karşı daha geniş bir iradenin temsilcisi olarak görülüyor.
Burada kritik soru şu: Tuzla örgütü, %15’lik dar bir katılımın oluşturduğu delege yapısına mı sıkışacaktır, yoksa tabanın iradesini dikkate alan kapsayıcı bir yönelime mi yönelecektir? Bu soruya verilecek yanıt, yalnızca bir ilçe kongresini değil, CHP Tuzla’nın geleceğini belirleyecektir.
Çıkış Yolu: Kucaklayıcı Bir Anlayış
Bugün gözler doğal olarak Eren Ali Bingöl’e çevrilmiş durumda. Onun vereceği mesaj, Tuzla’da kongre sürecinin kaderini belirleyecektir. Ya tüm üyeleri dikkate alarak geniş bir uzlaşı ve birlik anlayışıyla kucaklayıcı bir yönetim ortaya çıkacaktır; ya da dar bir delege grubunun tercihleri üzerinden yeni tartışmalar büyüyecektir.
Bu noktada dikkat çeken bir diğer unsur, geçmişte Tuzla siyasetine yön veren eski ilçe başkanları ile partinin renkli simalarının sessizliğidir. Daha önce kongre süreçlerine doğrudan müdahil olan, üyeleri harekete geçiren bu isimlerin suskunluğu, gözlerin daha da fazla Bingöl’e çevrilmesine neden olmaktadır.
Beklentiler ve Olasılıklar
CHP’nin Tuzla’da, İstanbul’da ve Türkiye’de güçlü bir şekilde yoluna devam etmesi için ihtiyaç duyulan şey açıktır: Şeffaf, demokratik ve katılımcı bir örgüt kültürü.
Siyaset her şeye gebedir; 24 saat içinde dengeler değişebilir. Ancak değişmeyecek olan tek gerçek, CHP’nin gücünü üyelerinden aldığıdır. CHP Tuzla’da yapılacak kongre, dar hesapların ötesine geçip birliğin, dayanışmanın ve demokratik iradenin bir göstergesi olmalıdır.
Bugün itibarıyla gözler tamamen Eren Ali Bingöl’dedir. Ya tüm örgütü kucaklayan kapsayıcı bir yönetim anlayışı ortaya çıkacak ya da düşük katılım ve tartışmalı delege sürecinin yarattığı kırgınlıklarla kongre gerilimli bir atmosferde geçecektir.
Bekleyip göreceğiz…



