|
Getting your Trinity Audio player ready...
|
SOLMEDYA – Solun ve sağın ne anlama geldiğini, sınıf kavramının toplumsal yapıyı nasıl belirlediğini tartıştıktan sonra, Türkiye’de solun tarihsel gelişim çizgisine bakmak zorunludur. Çünkü Türkiye’de sol düşünce, yalnızca ideolojik bir duruş değil; yüz yılı aşan bir direniş, bastırılma, yeniden doğuş ve toplumsal karşılığını kurma mücadelesinin adıdır.
Türkiye’de solun serüveni, her dönemde egemen sınıflar tarafından baskılanmış olsa da hiçbir zaman tamamen yok edilememiştir. Aksine, her baskı döneminin ardından daha güçlü bir toplumsal taleple geri dönmüştür.
I. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e: Modernleşme ve Emek Taleplerinin Doğuşu
Türkiye’de sol hareketin kökleri, geç Osmanlı döneminin işçi örgütlenmelerine, sendika girişimlerine ve ilk sosyalist fikir akımlarına dayanır. Tanzimat sonrası sanayileşme kıvılcımları, liman işçileri, matbaa işçileri, tütün ve dokuma işçileri arasında yeni bir sınıfsal bilinç yaratmıştır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında devletçi ekonomik model bazı sol referanslar taşısa da, bağımsız emek örgütlenmelerine alan açılmadı. Sol, kurumsal olarak bastırıldı ancak toplumsal zemini hiçbir zaman yok olmadı.
II. 1960’lar ve 70’ler: Solun Kitlelerle Buluşması
Türkiye’de solun gerçek anlamda tarih sahnesine çıkışı 1960’lı yıllardadır.
Bu dönem sol için bir “altın çağ” niteliğindedir:
- DİSK’in kuruluşu
- İşçi sınıfının kitlesel grevleri
- Üniversite gençliğinin politikleşmesi
- Köylü hareketlerinin yükselişi
- TİP’in parlamentoda temsil edilmesi
Bu yıllar, Türkiye’de solun toplumsallaşabildiğini, halkın gerçek sorunlarına temas ettiğinde nasıl güç kazandığını kanıtladı. Ancak tam da bu nedenle 1971 ve 1980 darbeleriyle en sert biçimde bastırıldı.
III. 12 Eylül Darbesi: Hafızaya Kazınan Kopuş
1980 darbesi, Türkiye’de solun tüm örgütlü yapısını hedef aldı.
Sendikalar dağıtıldı, grevler yasaklandı, siyasi partiler kapatıldı, binlerce ilerici işkenceden geçirildi.
Bu darbenin amacı yalnızca sol örgütleri yok etmek değil, sol değerleri toplumun hafızasından silmekti.
Fakat solun bir özelliği vardır: Ekonomik kriz, yoksulluk ve adaletsizlik büyüdükçe yeniden güçlenir. 12 Eylül’ün yarattığı siyasal çoraklık zamanla sol talepleri yeniden gündeme taşıdı.
IV. 1990’lar ve 2000’ler: Kimlik Siyaseti ve Dağınık Sol
1990’lardan itibaren solun karşısına iki büyük sorun çıktı:
- Kimlik temelli siyaset karşısında sınıf siyasetinin zayıflaması
- Solun parçalı, küçük yapılara ayrılması
Bu dönemde sosyal demokrat partiler de giderek merkeze kaydı; “sol” kavramı içi boşaltılmış bir etiket haline getirildi. Halkın ekonomik taleplerini dile getirecek güçlü sınıf hareketi zayıfladı.
V. Bugün: Sol Yeniden Kurucu Güç Olabilir mi?
Türkiye’nin bugün yaşadığı ekonomik çöküş, sosyal adaletsizlik, siyasal tıkanıklık ve demokrasi krizleri, sol siyasetin yeniden yükselmesi için tarihsel bir fırsat yaratıyor.
Bugün solun önünde üç temel görev var:
1. Sınıf siyasetini yeniden merkez yapmak
Kimlik tartışmalarına sıkışmadan, emekçilerin ortak sorunlarını merkeze alan bir çizgi oluşturmak.
Türkiye’nin en büyük gerçekliği gelir adaletsizliği, yoksulluk ve güvencesizliktir.
2. Birleşik mücadele hattı örmek
Solun dağınıklığı en büyük zaafıdır.
Sendikalar, odalar, meslek birlikleri, demokratik kitle örgütleri ve sol siyasi yapılar ortak bir toplumsal muhalefet yaratmadıkça iktidara alternatif üretilemez.
3. Sokağı, meydanı, halkın gündelik yaşamını siyasetin merkezine almak
Solun gücü parlamentodan değil, halktan gelir.
Hayat pahalılığına karşı, kiralara karşı, işsizliğe karşı, kadın cinayetlerine karşı örgütlü bir toplumsal direniş hattı kurulmadıkça sol kendini yeniden tanımlayamaz.
Sonuç: Solun Yeniden Yükselişi Mümkün – Yeter ki Sınıf Gerçeğine Tutunsun
Türkiye’de sol, yüz yıllık bir baskı tarihine rağmen hâlâ toplumun vicdanında, hafızasında ve taleplerinde yer etmektedir. Bugün yaşanan siyasal çöküş, solun yeniden kurucu güç haline gelmesi için eşsiz bir zemin yaratıyor.
Solun görevi nettir:
- Sınıf çelişkisini görünür kılmak,
- Halkın ekonomik ve demokratik taleplerini örgütlemek,
- Birleşik bir toplumsal muhalefeti kurmak,
- Türkiye’nin demokratik geleceğini inşa etmek.
Bu nedenle Türkiye’de solun geleceği, geçmişte olduğu gibi yine emeğin, dayanışmanın ve örgütlü halkın ellerinde şekillenecektir.






