|
Getting your Trinity Audio player ready...
|
2.Çözüm Süreci kapsamında siyasi partiler, Kürt sorununun çözümüne ilişkin raporlarını TBMM’de oluşturulan Süreç Komisyonu’na sundu. Bu kapsamda Kürt siyasal hareketinin Meclis’teki iki temsilcisi olan DEM Parti ile HÜDA PAR’ın raporları, içerdiği benzer Cumhuriyet eleştirileri ve talepler nedeniyle yoğun eleştirilere konu oldu. İdeolojik olarak karşıt iki kutupta yer alan partilerin, çözüm başlıklarında büyük ölçüde örtüşen değerlendirmelerde bulunması dikkat çekti.
Her iki partinin raporunda da 1921 Anayasası ortak referans noktası olarak öne çıktı. DEM Parti, 1921 Anayasası’nı “çoğulcu ve yerel özerklik imkânlarını kısmen içeren demokratik bir zemin” olarak tanımlarken, HÜDA PAR ise Kurtuluş Savaşı’nın “İslam’a bağlılık temelinde” verildiğini savunarak 1921 Anayasası’nı Cumhuriyet’in “gerçek kurucu ilkelerini yansıtan metin” olarak niteledi.
1923 Cumhuriyet Devrimi ve 1924 Anayasası ise iki partinin ortak eleştiri hedefi oldu. DEM Parti, Cumhuriyet’in kuruluş sürecini “ulus-devletçi ve inkârcı bir siyasal form” olarak tanımlarken, HÜDA PAR benzer eleştirileri dini bir çerçeveye oturttu. Her iki raporda da Lozan Barış Antlaşması, Kürt kimliği ve toplumsal yapı açısından eleştirilen bir dönüm noktası olarak sunuldu.
Cumhuriyet’e yönelik bu eleştiriler, tarihsel figürler üzerinden de ortaklaştı. DEM Parti ve HÜDA PAR, Cumhuriyet’e karşı gerçekleştirilen gerici isyanların elebaşları olan Şeyh Said ve Seyit Rıza ile Said-i Nursi’nin mezar yerlerinin açıklanmasını talep etti. Bu başlık, raporların en çok tepki çeken ortak taleplerinden biri oldu.
İki partinin kesiştiği bir diğer başlık ise medreseler oldu. HÜDA PAR, laiklik uygulamalarını “inkârcı ve baskıcı” olarak nitelendirirken, DEM Parti her ne kadar “özgürlükçü laiklik” vurgusu yapsa da, raporunda Kürt sorununun çözümü için medreselere resmi statü tanınması talebine yer verdi. Bu durum, farklı ideolojik gerekçelerle de olsa ortak bir gerici talep olarak yorumlandı.
Süreçle eş zamanlı olarak PKK terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır’da düzenlenen Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu Kongresi’ne gönderdiği mektup da dikkat çekti. Öcalan, mektubunda “demokratik İslam” vurgusu yaparak, İslam’ın devletin ya da herhangi bir grubun siyasi aracı olmaktan çıkarılması gerektiğini savundu. Bu çıkış, çözüm süreci tartışmalarına dini referansların daha güçlü biçimde dâhil edilmeye çalışıldığı yönünde değerlendirmelere yol açtı.






