Ne yazık ki okuyanı yazanı susturulmuş bir ülkeyiz artık.
Laf/Söz kalabalığında yitmiş gerçeklerin çığlığı.
Küresel oligarşik sermayeyle sarmaş dolaş zihinler,
Gerdeğe girmeye dünden hazır Amerikan hayranlığıyla meftun entel dantel simalar günümüzde türedikçe türedi.
Bir yanda ekranlarda savaş çığırtkanlığı yapan “Aydın” görünümlüler,
diğer yanda köy ağasının gölgesinden çıkamamış kentli kalabalıklar.
Özcesi feodal akıl ile liberal palavra el ele:
Emeğimizi, yolumuzu çalmış, umudu düşlememizi bile yasak etmiş.
Bilgiye/bilime düşman, sloganik söyleme aşık bir çağdayız.
Bilmeden konuşan, susması gerekenin yerine çığlık çığlığa bağıranlar
Seyirci kalan her beyin, bu çürümenin tuğlasıdır.
Suskunluk;
Hükmü kesinleşmiş suç ortaklığıdır, ahlaksızlığın sessiz alkışıdır.
Tam da bu sırada çıkıyor birileri:
“Marksizm mi kaldı?” diyor,
Sosyalizmi gömlek gibi çıkarıp yeni moda ütopyalarla vitrin süslüyor.
Üstelik konum değiştirdikçe gömlek değişiyor!
Sormazlar mı insana;
Hangi sınıfa hizmet ediyorsun,
hangi yoksulun derdini bilirsin,
hangi emekçinin terini silmişsin de;
Teoriyi pazarlık masasında tutsak ediyorsun?
Bu düzenin kirine bulanmış her birey,
her sustukça büyüyen karanlık;
Bir halkın vicdanı, ancak gerçekler ile yıkanır.
Yunup arınmak senin/benim elimde.
Gerçekler ise;
Ne sizin gibi suskun, ne de satılık.
Bizim köyde de kediye kedi derler!
Dedim gitti…
Şiir Sevdanın Militanıdır!
Aşk Örgütlenmektir!




