Ortadoğu,
Kürt sorunu ve alt emperyallerin ümmetcilik yolunda ayak oyunları!
Ortadoğu coğrafyası, tarih boyunca olduğu gibi bugün de emperyal ve alt emperyal güçlerin çıkar çatışmalarına, işgal ve paylaşım projelerine sahne olmaya devam etmektedir.
Enerji yolları,
doğal kaynaklar,
jeopolitik konum ve etnik/dini çeşitlilik, bölgeyi küresel oligarşik güçlerin ve bölgesel aktörlerin rekabet sahasına dönüştürmektedir.
Bu tabloda özellikle Kürt halkının durumu kritik bir yer işgal ediyor.
Yaklaşık elli milyonluk nüfuslarıyla ve dört ülkeye (Türkiye, İran, Irak, Suriye) dağılmış demografik varlıklarıyla Kürtler;
Bölgesel dinamiklerin ve uluslararası hesapların tam merkezinde durmaktadır.
Küresel oligarşik emperyal güçler,
Kürt sorununu dün de bugün de hep bir “Denge unsuru” olarak kullanmış;
Kürtlerin hak ve taleplerine destek mesajları verirken aynı zamanda statükonun devamını da gözetmiştir.
Alt emperyal güçler ise;
Kürt halkını yok saymış,
Kürt hareketlerini genellikle kendi ulusal bütünlüklerine tehdit olarak görmüş ve bastırma,
çarpıtma,
kontrol etme politikaları yürütmüştür.
Fakat bugün gelinen noktada realite şudur:
Elli milyonluk bir halkı tümden imha etmek,
fiziken yok saymak,
ne siyasal, ne de askersel olarak olası değildir.
Çok net olarak;
Kürt sorunu sadece güvenlik veya “Terör” sorunu olarak değil,
toplumsal,
kültürel, siyasal ve ekonomik bir gerçeklik olarak çözüm beklemektedir.
Bölgede yaşanan her çatışma, Kürt halkını daha fazla yoksullaştırmakta, göçe zorlamakta.
Ancak aynı zamanda Kürt ulusal bilincini de daha çok pekiştirmektedir.
Halkarın Devrimci Kurtuluş mücadelesi
tarihi;
Bize gösteriyor ki,
halkların iradesi,
sınıf bilinciyle,
öz gücü ve ortak hareket yetenek ve
becerileri,
dış müdahalelerden çok daha belirleyici olmuştur.
Kürt halkı;
Kendi içindeki farklılıkları ve parçalanmışlığı aşabildiği ölçüde,
kendi geleceğini belirleme olanağını güçlendirecektir.
Bireysel ve dar grup çıkarlarının ötesine geçen, geniş toplumsal uzlaşıya dayalı birliktelikler,
bölgesel dengeleri de değiştirebilecek bir potansiyel taşımaktadır.
Sonuç olarak;
Hiçbir emperyal veya alt emperyal güç,
elli milyonluk bir halkı tümden yok etme riskini göze alamaz.
Fakat bu durum Kürt halkının haklarının otomatik olarak tanınacağı anlamına da gelmez.
Hak ve özgürlükler,
hele ki onurlu bir barış ancak örgütlü,
akılcı ve stratejik mücadelelerle kazanılabilir. Bugünün Ortadoğu’sunda gerçekçi tutum, ne umutsuzluk ne de düşsel tura çıkmaktır.
Tam da Bu nedenlerle; Emperyal ve alt emperyal güçlerin “Barış” adı altında bölgede ki yeni dizayn de Kürtleri Truva atı gibi kullanmalarına izin vermemek gerektiğini bir kez daha dile getirmeliyiz
Özcesi;
Gerçekçi tutum, emperyaller ve alt emperyal güclerden medet ummaktan çok,
halkların kendi öz gücüne dayanması ve bölgesel, küresel dengeleri doğru okumalarıdır.
Unutmayınız,
Onlardan önce bu topraklarda siz vardınız.
Sizin açtığınız kapıdan onlar içeri girdiler,
onlar burada değildiler siz buradaydınız…
Ümmetcilik düşleri kuranların ham düşleri bizleri yanıltmamalı.
Şiir Sevdanın Militanıdır!
Aşk Örgütlenmektir!
