Parti İçindeki Sınıfsal Çelişkileri Görmeden Devrimci Siyaset Kurulamaz
Cumhuriyet Halk Partisi, tarihsel olarak Türkiye’de halkın örgütlü gücünü temsil eden önemli bir siyasal zemindir. Bugün ise bu zemin, “mücadele siyaseti” mi yoksa “koltuk siyaseti” mi üzerine kurulacak sorusunun eşiğindedir. İlçe kongreleriyle başlayan süreç, sadece bir takım isimlerin seçilip seçilmemesi değildir. Bu, örgüt kimdir, kimin iradesi esastır ve siyaset ne içindir sorularına verilen cevaptır.
Bugün İstanbul’un birçok ilçesinde, özellikle belediye başkanlarının örgüte doğrudan veya dolaylı müdahalesi açıkça görülmektedir. Bunu görmek için çok da derin bir analize gerek yoktur. Üyeye iş vaadiyle, makam vaadiyle ya da dolaylı ekonomik baskılarla yön verilmesi, sadece parti ahlakına değil, aynı zamanda demokratik sosyalist mücadele değerlerine de aykırıdır. Belediye başkanlarının gizli veya aleni yönlendirmeleri, örgüt iradesini çarpıtmakta, halkçı siyaseti koltukçu bir anlayışa kurban etmektedir.
Buradan açıkça çağrı yapıyoruz:
Belediye başkanları taraflarını seçmek zorundadır. Ya açıkça, “Ben partideki bu adayın arkasındayım,” desinler ya da net bir şekilde, “Bu yarışta taraf değilim, kimse benim adımı kullanarak üyeye gitmesin,” açıklamasını yapsınlar. Şark kurnazlığına yer yok. Zaten herkes her şeyin farkında.
Örgüt İradesi Sermaye İradesine Teslim Edilemez
Koltuk siyaseti, sermayenin düzenine yedeklenmiş, halka değil statükoya hizmet eden bir siyaset tarzıdır. Biz bu tarzı her seçimde bedelini ödeyerek gördük. Sahici mücadele yerine menfaat ilişkileri üzerinden yükselen adaylar; sandıkta halktan tokat yemiş, partiyi zayıflatmıştır. Halkın değişim özlemiyle çelişen bu yapı, CHP’nin ilerici ve solcu damarını baskılamaya çalışmıştır.
Bu yüzden, bu kongre süreci bir arınma ve yeniden yapılanma süreci olmak zorundadır. Bürokratik hiziplerin değil, halktan yana olan örgütlerin, mahalle komitelerinin, kadın ve gençlik güçlerinin belirleyici olduğu bir sürece dönüştürülmelidir. Üyeler, delegeler ve ilçe örgütleri; susmamalı, bu kokuşmuş düzenle açık bir hesaplaşmaya girmelidir.
Parti İçindeki Mücadele, Aslında Sınıf Mücadelesinin Bir Parçasıdır
CHP’nin bugünkü iç çelişkileri, doğrudan sınıfsal çelişkilerle bağlantılıdır. Koltuk siyaseti yürütenler; halkçı, eşitlikçi ve devrimci siyaset üretmek yerine, mevcut iktidar düzenine entegre olmuş belediye ağlarını korumaya çalışıyorlar. Bu nedenle mesele sadece bir kurultay yarışı değil, bu partide hangi sınıfın temsil edileceği meselesidir.
Siyaseti, halk için mi yoksa küçük bir seçkinler grubunun kariyeri için mi yapacağız?
Bu sorunun yanıtı, önümüzdeki günlerdeki örgüt içi mücadelede şekillenecektir.
Son Sözümüz: Örgüt Emekçidir, Emekçi Kazanmalıdır!
CHP örgütü, halkın alın teriyle, gençliğin umutlarıyla ve kadınların direnişiyle ayakta durmaktadır. Bu örgüt ne belediye patronlarının arka bahçesidir, ne de koltuk dağıtma merkezi! Örgütü çiğneyerek siyaset yapanlar, bu partide kalıcı olamazlar.
Bu yüzden; şimdi susma değil, konuşma zamanıdır. Şimdi geri durma değil, örgütü savunma zamanıdır. Koltukçuların değil, mücadele insanlarının partisi için omuz omuza verme zamanıdır.
Çünkü bizler, adaletin, emeğin ve halkın tarafındayız.
LÜTFEN BU YAZIYI SOSYAL MEDYA SAYFALARINDA PAYLAŞALIM, CHP ÖRGÜTLERİ OKUSUN VE DUYARLI OLSUNLAR





Yapıcı olarak birliği bozmadan menfaat ikinci planda olmak şartıyla seçim yapılıp delegeler belirlenirse daha önce yaşadığımız hüsranları yaşamayız 1980 sonrası yıldızı parlayan CHP kayırmacı bir yapıya dönüştü ve kendisi zarar gördü,toplum zarar gördü ,ülke zarar gördü acısı dayanılmaz boyuta ulaştı onun için akıllı olmak en doğrusu hak eden hakkıyla görev alsın birlikte coşalım sevgilerimle