Getting your Trinity Audio player ready... |
Ülkede yaşananları bir sinema şeridi gibi gözünüzün önünden geçirin, bakın bakalım halka rağmen, halka karşı nasıl kararlar alınıyor. Bize rağmen; bir yerlerde alınan kararlar sonucu, bizi aç, yoksul, işsiz, evsiz, doktorsuz, okulsuz bırakıyor. Açık ve gizli zamlar, dolaylı vergiler yapılıyor her gün.
Her geçen gün sırtımızdaki kambur giderek büyüyor…
Sıkıntılarımız giderek artıyor…
Kahvelerde, sokaklarda, evlerimizde, işyerimizde ağız dolusu küfürler ediyoruz bunları yapanlara karşı. Bazen bir politikacı, bazen belediye başkanı, bazen de alış-veriş yaptığımız mekânlar küfürlerimizin hedefi oluyor.
Peki, biraz düşünüp soralım kendi kendimize:
Acaba;
Yaşadığımız bunca sıkıntılara, olumsuzluklara rağmen, gerçek düşmanın kim olduğunu ne kadar görebiliyoruz?
Kahvelerde, sokaklarda, evlerimizde, işyerimizde tartışmaya açalım; açlığımızın, yoksulluğumuzun, işsizliğin, evsizliğin, bunca çekmiş olduğumuz tüm ekonomik, siyasi sıkıntılarımızın kaynağı kimlerdir?
Bizler alışmışız artık…
Bir file erzak, günübirlik yeşil kartla kendi geleceğimizi karartırız, adına da kader deriz…
Yani kendi kaderimizi, kendi ellerimizle belirliyoruz…
Bizler hep mağdur oluruz, çile çekeriz ama seçtiklerimizin bursla okuyan çocukları gemicik alabilirler. Yaşı 18 olmadan, uluslararası iş yapacak şirketler kurup sefalarını sürdürebilirler. Bunlar yetmezmiş gibi ülkenin kar getiren bütün kuruluşları babalar gibi satılır.
Hep unuturlar Mustafa Kemal ve arkadaşları 1920’li yılların başında emperyalizme karşı ulusal kurtuluş mücadelesi verdi. Anadolu’da, Çanakkale de yüzlerce, binlerce can feda edildi, kan döküldü bağımsızlık uğruna. Emperyalistlere rağmen bağımsızlığımızı kabul ettirdik. Bağımsız bir ülke miras aldık yıllarca.
Bu mirası 1946’ya kadar ancak koruyabildik. 1946 yılında Demokrat parti iktidarında Menderes “Marshall yardımını kabul ederek, elimizi emperyalizme kaptırdı. Daha sonra gerisi geldi. Önce kol ve sonunda tüm vücut emperyalizm tarafından ele geçirildi.
Bu “ele geçirme” de ne sınırlarımız değiştirildi ne bayrağımız gönderden indirildi. Topsuz, tüfeksiz bir işgal ile emperyalizme teslim edildik.
Bu işgalin silahı IMF politikalarıydı, dolardı.
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesiydi.
Bu işgalin ordusu, halka ihanet eden, kendi ellerimizle seçtiğimiz, işbirlikçiler ordusuydu.
Bu işgalin; işbirlikçi aktörleri herkes tarafından açık bir şekilde bilinmektedirler. Bunların isimlerini buradan açıklamağa gerek yok. Bu aktörleri ben de tanımak istiyorum, bilmek istiyorum diyenlere, mesele işçilere verilecek ücretin, memur maaşlarının, tarımda taban fiyatlarının, “nasıl ve kimler tarafından belirlendiğine bakın” emekçilerin “kıdem tazminatlarına” göz dikenlere bakın işte o zaman göreceksiniz…
İşte o zaman yakinen tanıyacaksınız…
– Emperyalistler emrediyor, şu şu kadar, bu bu kadar olacak diyor.
– Koçlar, Sabancılar, Kara Mehmetler ve onların medyadaki sözcüleri, IMF’ nin dediği mutlaka yapılmalı diyorlar.
– ABD ve AB politikalarına teslim oluyorlar. Küresel güçlerin isteği doğrultuda kararlar alıyorlar.
İşgalciler ve bu işgalin işbirlikçileri, ordusu işte bunlardır.
Bu halkı yönetenler, işte bunlardır.
Bu işgalcilerin her yerde değişmeyen korkusu, yurtsever devrimci, demokrat ve halkçılardır. Bu nedenle de bu işgalcilerin yurtseverleri yok etmek, sindirmek, tüm işbirlikçilerin öncelikli amacıdır.
Ülkemizde “emperyalizmin gizli işgaline” karşı gereğini yapan, emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi başlatanlar ulusal tavır koyanlardır. Her zaman Devrimci demokratlardır.
Tarihimizin bütün kesitlerini incelediğimizde açık bir şekilde görülen emperyalizme karşı Mustafa Kemal’lerden sonra baş kaldıranlar, yine devrimci ve demokratlardır.
1960’lı yılların ikinci yarısında, devrimci demokratlar, ülkemizin gerçeklerini tespit edip, emperyalizme ve işbirlikçilere karşı, yeniden kurtuluş mücadelesi başlatmıştır. İşte o mücadele, Deniz’lerin, Yusuf’ların, Hüseyin’lerin mücadelesidir, hala devam ediyor…
Deniz yoldaşın dediği gibi,
“Ne Amerika, Ne Rusya yaşasın demokratik bağımsız Türkiye” anlayışı ile bütün yurttaşlarımızı uyanışa davet ediyoruz.