Yaptığım araştırmalarda finansal istikrarsızlık dönemlerinde merkezi bütçede geçen yıl yapıldığı gibi muhtemelen bu seçim yılında da iktidar, EK BÜTÇE yapmak zorunda kalacak.
Gördüğüm kadarıyla yeterli finansal sürdürülebilirlik becerisi olmayan birçok belediye, Covid-19 etkisiyle de hasar alan gelir tahsilatlarındaki düşüklük nedeniyle belediye meclislerinden EK BÜTÇE kararı alma talebinde bulundu. Sadece belediyeler değil, ciro ve karlılıkları düşen BİT- Belediye İktisadi Teşebbüsleri de sermaye artışı talebinde bulundular.
Liyakat eksikliği ve Kamu yönetiminde TUTUMLULUK- TASARRUF- VERİMLİLİK prensiplerine uyma geleneği eksik olduğu için finansal sorunlarını çözmek için öncelikle kurum içi sorgulamalar yaparak, çözümler aramak yerine en kolay yol olan borçlanıp kamu borçlarını erteleyerek EK BÜTÇE ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştılar.
İncelediğim çoğu Büyükşehir ve İl belediyelerinin bilançolarında, 2018 yılına göre 2020 ve 2021 yıllarında, belediyelerin normal gelirlerinin tümü tahsil edilse ve yeni bir borç yapılanma kanunu çıkarılsa dahi, borçların ödenebilmesi mümkün gözükmüyor. 2018 yılına göre 2021 yılında borçları azalan belediye sayısı %5’i geçmiyor.
Tüm bu risklere karşın aşağıda sıralayacağım bazı önlemlere neden başvurulmadığını hayretle izliyorum;
1. Gelir tahsilat kalemleri içinde yer alan “Alacaklardan Tahsilat” bölümü %80-90 belediyede sıfır. Tahsilat varsa da, toplam alacağın %20-25’i oranında.
2. En büyük gider kalemleri içinde yer alan işçi- memur maliyetleri, bu dönemde yüksek yeniden değerleme oranları ile gelir kalemlerinden daha fazla oranda artarken, hala yeni personel alımı yapıldığını görüyorum. Alınan tek önlem emeklilik veya istifa nedeniyle ayrılan kadrolu memur- işçi personel yerine, daha uygun maliyeti olan 696 KHK’lı personelin görevlendirilmesi. Kanun gereği sahada görevlendirilmesi gereken 696 KHK’lı personelin, memur kadrolarında ve büro hizmetinde görevlendirilmesi, ekte İçişleri Bakanlığı müfettişi tarafından Karaman belediyesinde 2020 yılında yapılan denetimin raporundan da anlaşılacağı üzere, TCK- Türk Ceza Kanunu Md. 240 göre “Görevi kötüye kullanma suçu”dur (Bknz. sayfa 9). Geçici bir tedbir olan Sözleşmeli personel ve 696 KHK’lı işçi çalıştırmak yerine, kurumsal hafızayı sağlamak ve hizmette kalite/ verimlilik sağlamak için süreklilik arz eden işlerde Norm kadroya göre memur ve kadrolu işçi çalıştırmaya öncelik verilmesi gerekmektedir. Gördüğüm örnekler içinde kadrolu işçileri sıfırlayan, 696 KHK’lı personel sayısı memur+ işçi toplamından çok daha fazla olan belediyeler ve bağlı kuruluşları çoğunluktadır.
3. Belediye şirketleri zarar edip, sermaye artışına giderken, %70-80 şirkette kimse imza yetkisi olmadığı halde 7- 15 kişilik (19 ve 29 kişi de var.) YKÜ- Yönetim Kurulu Üyelerine ödenen huzur hakları ve menfaatlerden tasarruf etmeyi kimse aklına getirmiyor nedense. Adeta akıl tutulması yaşıyoruz. Belediye başkanları gerekli- gereksiz ayrımı yapmadan kurdukları şirketlerle adeta birer holding veya şirketler grubuna sahip olmayı arzularken, herhangi bir kurumsal holding bünyesinde olduğu gibi Konsolide Bilanço hazırlayarak, işlerin nereye evrildiğinden galiba haberleri yok.
Çok daha fazla yazmanın gereği yok. Maddeleri çoğaltmak mümkün. Adı geçen raporda bile engelli- hükümlü çalıştırma dahil birçok sorun dile getirilmiş.
Öncelikle sadece kurumsal şirketlerde değil, kamu kurum ve kuruluşlarında “Finansal Sürdürülebilirlik” kavramlarını içselleştirmek, verimlilik/ hesap verebilirlik ağırlıklı bir yönetim modeline geçerek, belediyelere hizmet üretmeleri için sağlanan kaynakların kullanımını çok daha titiz şekilde denetlemek ve denetim sonunda ihmali olanlar hakkında, “senin- benim belediyem” kayırmacılığı yapmadan gereğini yapmak zorundayız. Kimse kusura bakmasın.!
Sevgiler ve saygılar sunuyorum.
Ahmet Baybars GÖĞEZ
0 544 5607293
Yorumlar kapalı.