Partimiz CHP-Cumhuriyet Halk Partisi Yönetimi son dönemlerde tek adam rejiminin Cumhuriyetin temel ilkelerini sarsacak eylemleri karşısında; korkularına yenik düşerek sessiz kalıp iktidara geleceğini düşünen bir yönetim anlayışındaki kadro yapısına dönmüştür.
Bu durum partililerimiz ve Cumhuriyet ilkelerine sadakat ile bağlı yurttaşlarımız arasında kaygı ile karşılanmaktadır. Şimdi de bu yönetim anlayışı oldu bittiye getirilen kongreler süreci sonrasında CHP 37. Olağan Kurultayını da aynı şekilde geçiştirmeye çalışmaktadır. Daha öncede açıkladığımız Corona (COVİD-19) tehlikesinin ülkemiz gündeminde önemini koruduğu bu günlerde; üyelerimizin ve insanlarımızın sağlığı gözetilerek Kurultayımızın toplanması kararından vaz geçilmelidir. CHP 37. Olağan Kurultayı bu koşullarda yapılarak 37. Olağanüstü Kurultaya dönüştürülmemelidir. CHP SOL KANAT olarak parti yönetimini; bu konuda uyarmayı tarihsel sorumluluğumuz olarak görmekteyiz.
PARTİ İÇİ DEMOKRASİ SOSYAL DEMOKRASİNİN ÖZÜDÜR.
Partimizde uzun yıllardır lider egemen anlayış ve onun etrafında oluşan liderin eteklerine sarılarak politika yapan yönetim kadroları eli ile üyelerimizin demokratik hakları yöneticiler tarafından yok sayılmaktadır. Parti içi demokrasinin en önemli unsurlarından birisi olan ön seçim; parti içi demokrasi askıya alınarak yöneticiler tarafından uzun süredir örgütün önünden kaçırılmaktadır. Ayrıca ilçe ve il kongrelerinde tüzük gereği esas olan çarşaf liste bu birimlerdeki iktidar sahipleri tarafından askıya alınıp olağandışı yöntem olan blok liste uygulaması birçok birimde uygulanmıştır.
Partimiz de demokratik ve katılımcı yönetim anlayışını egemen kılmak için MYK-Merkez Yürütme Kurulu’nun Parti Meclisi Üyeleri tarafından yapılacak seçim ile belirlenmesi gerekir. Daha demokratik bir tüzük için tüzük Kurultayı acil olarak toplanmalıdır.
Sadece parti içi demokrasi yetmez, Ülkemizde de demokrasinin yeniden tüm kurul ve kuralları ile yerleştirilmesi hepimizin asli ve acil görevi olmalıdır.
YEREL YÖNETİMLERDE BAŞARI HİKAYESİ YAZMALIYIZ.
Büyük bir başarı sonrasında kazanılmış bulunan belediyelerin birçoğunda; geçmişin bütün kirli ilişkilerini taşıyan sağ anlayışın artıkları ile belediyeleri yönetme anlayışı ise kabul edilemez. Belediye kadrolarına yapılan atamalarda kongre ve kurultay hesapları yapılarak yandaş isimlerin atanmasının partiye çok zarar vereceğini de şimdiden uyarmayı görev bilmekteyiz.
Belediyeler partiyi dizayn etmek yerine asli görevleri olan Sosyal Belediyeciliği hayata geçirmek için çalışmalar yapmalıdırlar.
CUMHURİYETİMİZİN TEMEL İLKELERİNE SAHİP ÇIKMALIYIZ.
Cumhuriyetimizin ve Partimizin temel ilkelerinden olan laiklik AKP iktidarı ve tek adam yönetimi tarafından hızla yok edilmeye çalışılmaktadır. Ayasofya kararı, yüksek yargı organlarını iktidar bağımlısı kılan ibretlik belgedir. 86 yıl sonra Cumhuriyet ilkelerine uygun olarak ve Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün imzası ile yürürlüğe giren hükümet kararnamesini, ihanet olarak değerlendirmek, ihanetin ta kendisidir. Acı olan ise bu ihanete yüksek yargının da ortak olmasıdır.
Laiklik ilkesinin AKP iktidarı döneminden itibaren yok edilmeye çalışılmasının bir başka yansıması da eğitim sisteminde görülmektedir. Din referanslı eğitim, AKP iktidarı vasıtası ile tüm yurttaşlarımıza dayatılmaktadır. Yıllardır AKP tarafından yok sayılan alevi inancına sahip yurttaşlarımız bu dayatmadan en çok etkilenen kesimler arasındadır.
YAYGIN SALGIN HASTALIKLAR DÖNEMİNDE GELİR DAĞILIMINDA ADALETİ SAĞLAMAK SOSYAL DEVLETİN TEMELİDİR.
AKP iktidarı ile ülke ekonomisi, yandaş ve iktidar destekli sermayeye peşkeş çekilmiştir. Ekonominin asli unsuru olan emek cephesi; bu vahşi kapitalist anlayıştan çok etkilenmiş, vahşi kapitalizmin yarattığı gelir dağılımdaki adaletsizlik sonucu bu kesimin reel gelirleri sürekli düşmüştür. Corona (COVİD-19) sonrasında önlem adı altındaki tüm uygulamaların acı faturası emek kesimine yükletilmiştir. Ülkemizin geleceği” bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışının egemen olduğu vahşi kapitalist neo liberal anlayışa terk edilemez.
BU TOPRAKLARDA BARIŞ EGEMEN OLMALIDIR.
Türkiye’nin çok uzun süredir gündeminde olan Kürt Sorunun sadece güvenlik esaslı çözümler yerine; eşit yurttaşlık temelindeki demokratik çözümü, sosyal demokrat partimizin en önemli görevidir. AKP tarafından hedefe oturtulan Kürt yurttaşlarımızın siyasal örgütlenmelerine yapılan baskılar acilen son bulmalıdır. HDP-Halkların Demokratik Partisi’nin seçimle iş başına gelen Belediye Başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atanması demokrasiye iktidar eli ile indirilmiş ağır bir darbedir.
CUMHURİYETİN KORUNMASI İÇİN SEÇİM DÖNEMLERİNDE YAPILACAK İTTİFAKLAR PARTİMİZİN SİYASETİNİ BELİRLEMEMELİDİR.
Seçim dönemlerinde gündeme alınması gereken diğer partiler ile ittifak; parti yönetimi tarafından, asli politik tercih olarak görülmekte ve partimiz ittifak partisi gibi yönetilmeye çalışılmaktadır. Seçimlerde yöneticilerimiz; partimizin adını kullanmamaya kadar varan bir tavır sergilemişlerdir. Ancak ittifakın diğer partisi kendi parti programını eksiksiz ve ödünsüz olarak uygulamaktadır. Partimiz ittifak politikalarını belirlemesi gerekirken, ittifak politikaları partimizin politikalarını belirler bir hal almıştır. Parti artık bu yanlış anlayıştan vaz geçmeli, kendi programına uygun siyaset üretmelidir. İttifak ile ilgili duyarlılıklar ve öncelikler sadece seçim dönemlerinde partinin gündeminde olmalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi; parti örgütünü kucaklamalı ve topluma önderlik yapmalıdır. Demokratik Kitle Örgütlerinin sivil itaatsizlik eylemlerine destek verilmeli ve cesaretle sahip çıkılmalıdır. Demokratik siyasetin oluşup yerleşmesi amacıyla partimiz sokağın sesine kulak vermeli bu anlayışa uygun hareket ederek demokratik kitle örgütlerinin taleplerine sahip çıkmalı ve eylem birliktelikleri içinde organik olarak yer almalıdır.
SONSÖZ.
Sol Kanat olarak “Cumhuriyet Devrimlerinin” ve “Sosyal Demokrasinin” partimiz CHP tarafından ödünsüz savunulması önceliklerimiz arasındadır. Daha önce de açıkladığımız gibi Corona (COVİD-19) tehlikesinin hızlanarak arttığı bu koşullarda Kurultayın toplanmasını doğru bulmuyoruz. Ancak parti yönetimi her nasılsa 25 ve 26 Temmuz 2020 tarihlerinde 37. Olağan Kurultayı toplama kararı almıştır. Üyelerimizin ve Kurultay Delegelerinin sağlığını dikkate almadan alınan bu Kurultay kararı kabul edilemez. Kurultayın asli unsurları olan ve fakat Kurultay Delegesi olmayan parti üyelerinin katılamayacağı bir Kurultayın sonuçları uzun süre tartışılacaktır.
Sol Kanat olarak partimizin sağ politikalar uygulayan merkez partisi olmasına izin vermeyeceğiz. Bu Kurultay ve sonrasında partimizde sol siyaset izleyecek yönetim kadrolarının işbaşına gelmesi için bu konuda benzer düşünen parti içi diğer siyasal yapılar ile beraber olacağımızı parti kamuoyuna duyururuz. Kurultay delegelerimizden partimizin solda kalması yönünde çalışma yapacak kadrolara destek vermelerini bekliyoruz. 19 Temmuz 2020