Getting your Trinity Audio player ready... |
Aynı gece Mustafa Kemal Paşa Afyon’un Şuhut ilçesinde Hacıvelilerin iki katlı kerpiç evinde yanındaki Fevzi, İsmet ve Muzaffer Paşalarla taarruzun son hazırlıklarını tamamlayarak kararını vermişti. Gece yarısı evden ayrılırken, “ALLAH TÜRK MİLLETİNİ VE ORDUSUNU KORUYACAKTIR. RABBİM YUNANLARIN KAZANDIĞINI GÖSTERME BANA, ONLAR KAZANACAKSA GÖK KUBBE BAŞIMA YIKILSIN, ANAM DUA ET BİZE, DUA ET BİZE ANAM“ diyerek Tanrı’ya yakarıyor ve Kocatepe’ye doğru yola çıkıyordu.
13 Eylül 1921’de kazanılan Sakarya Savaşı’ndan sonra düşmanın Anadolu topraklarından kesin atılması için hazırlıklara başlanmıştı. Cepheler yeniden düzenleniyor, birlikler takviye ediliyor, silah, mühimmat, gıda ve giyecek gibi malzemeler halkın büyük özverisiyle sağlanıyordu. Yunanlar da boş durmuyordu. Onlarda Sakarya’da yedikleri büyük tokadın utancını silmek için her türlü hazırlığı yapıyor işgal altında tuttukları bölgelerdeki Türk halkına insanlık dışı, akla sığmayacak zulüm ve işkenceler uyguluyordu.
22 gün 22 gece süren Sakarya Savaşı aynı zamanda 1683 yılındaki 2’nci Viyana bozgunundan sonra batılı devletler karşısındaki çekilmenin sona erdiği önemli bir dönüm noktasıdır. Artık Anadolu’nun düşmandan temizlenmesi zamanı gelmiştir. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa’ya 19 Eylül 1921’de Gazilik ve Mareşallik ünvanı veren Millet Meclisi ve halk bu konuda sabırsızlanmaya başlamış ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya karşı Meclis’te bir muhalefet oluşmuştur. Mustafa Kemal Paşa, 3 Mart 1922’de bu sabırsızlığı ve zihinlerdeki kuşkuyu gidermek amacıyla Meclis’te bir açıklama yaparak, taarruzun kesin yapılacağını, fakat gerekli hazırlıklar tamamlanmadan yapılacak bir taarruzun başarısızlıkla sonuçlanabileceğini anlatır.
Kemal Paşa, taarruz planlarıyla ilgili bir görüşme yapmak için 28 Temmuz’da ordu komutanlarını birlikler arasında yapılacak bir futbol müsabakası bahanesiyle Akşehir’e davet eder. Genel Kurmay Başkanı Fevzi ÇAKMAK, Batı Cephesi Komutanı İsmet İNÖNÜ ve diğer komutanlarla planlar tartışılır.
Bu sırada şampiyonluk final maçının 30 Ağustos’ta yapılacağı duyurulur. Böylece düşman istihbaratının yanıltılması sağlanır.
20 Ağustos Pazar günü akşamı Ankara’dan gizlice tekrar Akşehir’e gelen Mustafa Kemal Paşa ordu komutanlarını Batı Cephesi Karargahına çağırarak taarruzun tarihini 26 Ağustos olarak kararlaştırır. Birkaç gün sonra yanındakilerle gündüz ağaçlıklar altında gizlenerek geceleri sessiz ve gizlilik içinde Şuhut’a ulaşırlar.
25 Ağustos gecesi Yunan Ordu Komutanı Trikopis baloda eğleniyor, Başkomutan Hacı Anesti İzmir’deki karargahında rahatça dinleniyorken, Mustafa Kemal Paşa Şuhut’tan 17 km. uzaklıktaki Kocatepe’ye ulaşıyor ve oradan 26 Ağustos sabahı şafak sökerken büyük taarruzu başlatıyordu.
Taarruzdan dört gün sonra 30 Ağustos’ta kazanılan Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın ardından 1 Eylül 1922 günü Mustafa Kemal Paşa’nın “ORDULAR, İLK HEDEFİNİZ AKDENİZDİR İLERİ” komutuyla dağılan ve kaçan düşmanı kovalayan birliklerimiz 9 Eylül’de İzmir’e girmiş, kaçarken bütün köy ve kasabaları yakıp yağmalayan, kadın ve kızlarımızı kirleterek işkenceyle öldüren, genç yaşlı demeden insanlarımızı vahşice katleden düşmanı denize dökmüştü.
Bu arada Başkomutan Hacı Anesti ordusunu terk ederek Yunanistan’a kaçmış, yerine atanan Trikopis karargahıyla birlikte 2 Eylül günü tutsak alınmıştı.
Türk Ordusu’nun kazandığı büyük zaferden sonra Yunanistan’da siyasi karmaşa başlamış ve Albay Plastiras yönetimindeki bir grup subay darbe yaparak yönetime el koymuş, işgal sırasında İzmir’e gelerek Karşıyaka’da kendisine tahsis edilen konağa girerken yere serilmiş bayrağımızı çiğneyen Kral Konstantin’ i sürgüne göndermiş ve yerine oğlu II. George’u tahta geçirmişlerdi.
Bu gelişmenin ardından askeri yönetim hezimetin sorumlularını yargılamak için olağanüstü bir mahkeme kurdu. Kısa süren bir yargılama sonunda büyük yenilginin sorumluları olarak görülen ordu başkomutanı Hacı Anesti, eski başbakanlar Petros Protopapadakis ve Nikolaus Stratus, İçişleri Bakanı Nikalaus, Savaş Bakanı Georgios Valtadzis ve Nicholas Theotokis, Kasım 1922’de kurşuna dizilerek idam edildiler.
Başta İngiltere olmak üzere emperyalist ülkelerin iteklemesi ve megali idea hayalleriyle Anadolu’yu Polatlı’ya kadar işgal eden ve 9 Eylülde İzmir’de denize dökülen Yunan, bu utancın acısı ve ezikliğini halkına unutturmak için tam 98 yıldır her türlü şeytani planı uygulamaktan geri kalmıyor. Biz ise; şanlı tarihimizde bir onur ve gurur destanı olan zaferlerimizi, bayramlarımızı ve milli günlerimizi halkımızın belleğinden silmeye çalışıyoruz. TC’miz, andımız yetmiyor, ulusal bayramlarımızı, 23 Nisan’larla, 19 Mayıs’ları, 30 Ağustos’ları ve 29 Ekim’leri çeşitli bahaneler uydurarak unutturmaya çalışıyoruz.
30 Ağustos Zafer Bayramımızı inadına kutlayacağım. NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.
Fikret GÖKÇE
Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh