Jojobetsahabet girişholiganbet girişmarsbahisgüncel girişmatbet güncel girişholiganbet güncel girişGrandpashabetgrandpashabetgrandpashabetbetwoonartemisbet güncel girişcasibom twitterimajbet girişjojobet girişroyalbetmarsbahis giriş günceljojobetotobetonwin girişBETTURKEYholiganbetcasibombetofficeHoliganbet Girişnakitbahisataşehir escortkralbetjojobetimajbetmatbetbets10mobilbahisjojobetonwinholiganbetsekabetonwinjojobetimajbetlunabetultrabettempobetsekabetnorabahismatbetjojobetonwinsekabetpusulabetjojobetjojobetotobetbetturkeytipobetholiganbetsahabet grandbettingjojobetholiganbetjojobetsuperbetinimajbetjasminbetonwinbetturkeymeritbetsahabetsekabetpusulabetjojobetholiganbetmatbetimajbetbets10meritbetholiganbetjojobet güncel girişfixbetbahiscomholiganbetmatbetMatbetSahabetmetamaskonwinsahabetjojobet giriş güncelmatbetimajbetjojobet twittermarsbahisjojobetultrabetbayconti girişTümbetcasibomholiganbetmarsbahisjojobetjojobetjojobetmatbetmeritkingjojobetjojobet1xbetJojobetartemisbet güncel girişbetkanyoncasibomhttps://canlicasino.shorthandstories.com/https://canlicasino.shorthandstories.com/casino sitelericratosroyalbetdeneme bonusudeneme bonusujojobetjojobetcasibom girişjojobetgamdomcasibomAdana escortzbahisjojobetdeneme bonusu betebetmatbetAğva escortmatbetjojobetjojobettipobet girişAğva escortİznik Escortjojobetbetebet girişistanbul escort taksicasibom girişmarsbahistipobetHoliganbet jojobetholiganbetholiganbetbetvolemanavgat Escortjojobetimajbetjojobetcasibomjojobet
  1. Haberler
  2. Gündem
  3. Hasbiliğin İmtihanı ve Yolda Kalmak!

Hasbiliğin İmtihanı ve Yolda Kalmak!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
Getting your Trinity Audio player ready...

Haber: Atilla YÜCEAK

Ali BUĞDACI ile konuşmalarımızda zaman tünelinde yürür gibiyiz!

Demini aldıkça İnsan bir başka güzelleşiyor!

Ya da savrulduğu zamanın girdabı içerisinde daha dingin daha az uğraşırlar sorgulama yetisi kazandırıyor insana.

Zamanın ruhu, insanı hem kendi içine hem de dışındaki dünyaya karşı sorgulayıcı kılar.

Toplumsal yapının çatırdayan seslerini duymak için kulak kesilmek gerek;

Ne yazık ki çoğu zaman bu sesler, bireysel sessizliklerin içinde boğulur.

Örgütsüzlük, yalnızca bir araya gelememek değil;

Tıpkı KHK’lılar sorununda olduğu gibi ortak acılara sırt dönmek, aynı yara için farklı köşelerde kanamak demektir.

Bu da toplumun ruhunu içten içe çürüten görünmez bir çaresizliktir.

Böylesi durumlarda;

Birbirini tanımayan ama aynı karanlığa bakan gözler vardır artık.

Herkesin bir derdi, bir öfkesi, bir bekleyişi vardır; ama hepsi dağınıktır, yönsüzdür. İşte bu yüzden sabır, yalnızca susmak değildir;

Sabır, bilinçli bir direnişe dönüşmedikçe, sadece pasif bir bekleyiş olur.

Ha!

Direnmek, sadece bağırmak değil.

Anlamlı bir birlikteliğin, haklı bir adalet duygusunun kök salmasıdır.

Ve bu da ancak yürekten başlayan bir içsel arayışla olasıdır.

İnsan önce kendi içindeki boşluğu tanımalı ki, dış dünyadaki yoksunluklara karşı uyanabilsin.

İçsel arayış, ruhun kıyıya vuran fırtınalarında kendini dinlemesidir.

Kim olduğumuzu, neye inandığımızı ve neyin uğruna yürümemiz gerektiğini sorguladığımız her an, bizi ya köreltir ya da olgunlaştırır. Çünkü içinden geçtiğimiz gerçekler, çoğu zaman bir yalnızlık sınavıdır.

Toplumlar da bireyler gibi dönüşür;

Ancak içsel arayışlar kolektif bilinçle birleştiğinde, gerçek bir diriliş mümkündür.

Sabır tam da burada devleşir: Tek başına değil, birlikte direnerek, birlikte anlam arayarak büyür.

Çünkü bir halkın sesi, en çok susturulmaya çalışıldığında yankılanır;

Düşmanı yalnızlık olan bu yankı, ancak örgütlü bir bilinçle bir kıvım kıvrım akan nehre dönüşür.

Ve o nehir, zamanla her engeli aşar, her kuraklığa can verir.

Yeter ki bitimsiz bir sevgiyle sarmalanmış olsun!

Dr. Arif Yılmazoğlu‘nun her satırı anlam dolu yazısını okuduğunda “Toplumun neden farklı mahallelere ötelendiğini sonrasında da düşman kamplarının oluşturulduğunu” sorgulama adına ilk aklıma gelenleri sizlerle paylaşmak istedim.

Atilla YÜCEAK

….

HASBİLİĞİN İMTİHANI VE YOLDA KALMAK!

Toplumsal hareketlerin ve kolektif ideallerin inşasında, başlangıç evresinde yer alan bireylerin gösterdiği yüksek düzeydeki adanmışlık, özveri ve motivasyon, zamanla yerini daha temkinli ve bireysel çıkar odaklı tutumlara bırakabilmektedir. Bu dönüşüm, özellikle hareketin kurumsallaşma sürecinde ve karşılaşılan zorlukların arttığı dönemlerde daha belirgin hâle gelir.

Katılımcılar, yaşadıkları travmatik deneyimler, başarısızlıklar ya da sosyal baskılar karşısında aktif katılımdan çekilerek, kendilerini “ihtiyat”, “tedbir” veya “teyakkuz” gibi kavramlar çerçevesinde meşrulaştırmaya çalışırlar. Ancak bu tür bir yönelim, sosyolojik olarak değerlendirildiğinde, yalnızca bireysel bir geri çekilme değil; aynı zamanda kolektif hafızanın ve idealin zayıflaması anlamına gelir. Lider figürlerin —örneğin Hz. Muhammed’in (s.a.v.)— örnekliğinde görülen kararlılık ve süreklilik, bu tarz pasif tutumlarla tezat teşkil eder.

Dolayısıyla, mücadele alanından çekilme pratiği, toplumsal hareketin iç bütünlüğünü ve motivasyon yapısını derinden sarsan, gerilemeye neden olan bir sürece işaret etmektedir.

Her dava, her düşünce, her ideal yolculuğunda ilklerin taşıdığı hasbilik, cehd, ihlas ve samimiyet; sonradan gelenlerin çoğunda görülmez. Yolun başlangıcında yer alanlar, o yolu adımlarken her dikenin farkındadır, her acının şahididir. Lakin arkadan gelenlerden kimi mala mülke meyleder, kimi evlat ü iyaline sarılır, kimi dünya sevgisine (vehn) tutulur. Kimi yolda karşılaştığı ilk engelde geri döner, kimi ufacık bir sızıda “ben artık yokum” der.

Çünkü

yolun doğruluğu kadar, yoldaşın da doğruluğu önemlidir!

Güneşin yol verdiği, topun senin çevkan senin olduğu günlerde “ben de varım” demek kolaydır. Ama iş, hicranlı ve çetin günlere gelince; “ama”lara, “fakat”lara, “lakin”lere sığınıp kenara çekilenler, aslında hiçbir zaman hasbi olmamıştır. Onların gözleri yolun güzelliğinden çok, yoldaki nimetlerde olmuştur. Zira hakiki yolcular, kazanım değil fedakârlık gözetir.

Kandıra Cezaevi’nde, yaşı bizden büyük bir koğuş arkadaşımız bana şöyle bir hikâye anlatmıştı:

Deniz Gezmiş, Mamak Askeri Cezaevi’nde yatarken kendisine tahsis edilen bir ranzası olmasına rağmen, bilinçli olarak yerde yatmayı tercih edermiş. Bir gün koğuş arkadaşlarından biri dayanamayıp sormuş:

“Deniz, ranzan varken neden yerde yatıyorsun?”

Düşünce dünyalarımız farklıydı ama verdiği cevabı duyunca içimden “Helal olsun!” demiştim. Çünkü Deniz Gezmiş şöyle demiş:

Hiçbir dava, yumuşak döşeklerde, rahat içinde kazanılamaz.

Bu söz, onun mücadelesine olan kararlılığını, hasbiliğini ve disiplinini gösteren anlamlı bir nişane olarak zihnime kazındı. Gerçekten de ilklerin o safiyane ruhunu, sonra gelenler taşıyamıyor. Bu yüzden çoğu yolda takılıp kalıyor.

İnançta, fikirde, harekette en kıymetli cevher ihlastır. Bediüzzaman Said Nursî’nin şu sözü, bu hakikati ne güzel özetler:

“İnsanlar helâk oldu; âlimler müstesna. Âlimler de helâk oldu; ilmiyle amel edenler müstesna. Amel edenler de helâk oldu; ihlâs sahipleri müstesna. İhlâs sahipleri de pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır.”

Ve yine der ki:

“Samimî bir ihlâs, şerde dahi olsa neticesiz kalmaz. Evet, ihlâs ile kim ne isterse Allah verir.”

Görüyoruz ki, ihlassız yürüyenler zamanla yolunu şaşırır, ekseni kayar, kalbi kararır. Bu da insanın ruhunu içten içe kemiren, görünmeyen bir sefalet doğurur ki, belki de en büyük felâket budur.

Zira hakikat yolları, güneşli günlerde değil; dikenli patikaların da sadakatle yürüyenlerin ayak izleriyle anlam kazanır.

Dr. Arif Yılmazoğlu

Akademisyen

Hasbiliğin İmtihanı ve Yolda Kalmak!
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Advert
Advert
Giriş Yap

Sol Medya ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin