SOLMEDYA – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında toplanan ilk kabine toplantısı sona erdi. Toplantı yakşlaşık 3 saat sürdü.
Toplantının ardından açıklamada bulunan Erdoğan, Van Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı seçilen Abdullah Zeydan’a mazbatasının verilmemesinin ardından Van’da destek ziyaretine giden politikacıları hedef aldı. Erdoğan, “Güya hak, hukuk, adalet adına Van’a koşanlar Beşiktaş’ta göz göre göre can veren işçiler için tek bir adım dahi atmadılar. Bunun adı sadece vicdansızlık değil, aynı zamanda ikiyüzlülüktür. Hiç kimse siyasi kimliğimi öne sürerek sorumluları adaletten kaçıramaz” dedi.
Gazze’ye saldırının 186. gününde alınan ‘ticaret kısıtlaması’ kararı ile açıklanan liste Türkiye’nin İsrail’in hangi ihtiyaçlarının ne kadar temin edildiğini ortaya koyarken, listede 50’nci sırada yer alan ‘uçak benzini ve jet yakıtı’ adıyla bulunan ürün kamuoyunun tepkisini çekti. Bu konuya da değinen Erdoğan, “7 Ekim’den sonra İsrail’e ihracat kısıtlamasına öncülük eden ülke Türkiye’dir. ‘Jet yakıtı’ konusunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne iftira atanları asla ve asla unutmayacağız. Türkiye katliamların çok öncesinde İsrail’e askeri amaçla kullanılacak hiçbir malzeme satışına izin vermemiştir. Zaman geçtikçe bu ahlaksız kampanyaların arkasında hangi hesapların ve odakların olduğu elbette ortaya çıkacaktır” ifadelerini kullandı.
İsrail Başbakanı Netanyahu hakkında ise Erdoğan, “Siyasi ömrünü uzatmak adına hem kendi vatandaşları hem de bölge halkının canını tehlikeye atmaktadır. 13 Nisan gecesi yüreklerimizi ağzımıza getiren Netanyahu ve gözünü kan bürümüş rejimidir” diye konuştu.
Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
“Ana muhalefet partisi yöneticilerinin ve medya organlarının daha olayın (Antalya teleferik faciası) ilk anından itibaren hadiseyi sulandırma, devletin diğer kurumlarını töhmet altında bırakarak asıl sorumluları koruma çabaları gözden kaçmamıştır.
Maalesef aynı vicdansızlığın bayramdan önce Beşiktaş’ta yaşanan yangın faciası ile ilgili de sergilendiğini gördük. İhmaller ve skandallar zincirinin bir sonucu olarak rızkının peşindeki 29 emekçi kardeşimiz İstanbul’un göbeğinde hayatını kaybetti. Ancak ne sendikalar ne basın-yayın kuruluşlarından ne de muhalefet cephesinden kayda değer hiçbir tepki gelmedi. Güya hak, hukuk, adalet adına Van’a koşanlar Beşiktaş’ta göz göre göre can veren işçiler için tek bir adım dahi atmadılar. Bunun adı sadece vicdansızlık değil, aynı zamanda ikiyüzlülüktür. Hiç kimse siyasi kimliğimi öne sürerek sorumluları adaletten kaçıramaz.
Hem Antalya hem de Beşiktaş’taki cinayetlerin faillerinin yargıya hesap vermesi için üzerimize düşeni yapacağımızın bilinmesini özellikle istiyorum. Birilerinin ihmali veya sorumluluğu dolayısıyla benzer acıların tekrar yaşanmaması için Çalışma, Turizm ve İçişleri bakanlıklarımız vasıtasıyla tedbir ve denetimlerimizi daha da yoğunlaştıracağız.
31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır. Sandığın namusu ve itibarıdır. Rüştünü, gücünü ve yetkinliğini tartışmasız biçimde tekrar ispat eden Türk demokrasisi bu seçimin en büyük galibidir. Muhalefetin de artık bu konuda gerekli dersi çıkaracağını, bir daha böyle temelsiz, zarar veren argümanların arkasına sığınmayacağını ümit ediyorum
Seçimler sonrasında muhalefet partilerinin bir kısmının sergilediği sorumlu ve ağır başlı tavrı takdirle karşıladığımızı ifade etmek isterim.. Yarınki grup toplantımızda seçim sonuçlarını tüm yönleriyle kapsamlı bir şekilde değerlendireceğiz.
Bir süredir istisnasız her seçim öncesinde tedavüle konulan son seçim propagandasının 31 Mart ile beraber tamamen safsatadan ibaret olduğu anlaşılmıştır. Türkiye tüm menfi kampanyalara rağmen bir seçimi daha alnının akıyla, dünyaya örnek olacak bir olgunlukla gerçekleştirmiştir. 31 Mart seçimleri, son 22 yıldaki 18. demokrasi bayramı olarak siyasi tarihimize geçmiştir. 31 Mart seçimlerinin ilk kazananı sandıktır. Sandığın namusu ve itibarıdır. Rüştünü, gücünü ve yetkinliğini tartışmasız biçimde tekrar ispat eden Türk demokrasisi bu seçimin en büyük galibidir. Muhalefetin de artık bu konuda gerekli dersi çıkaracağını, bir daha böyle temelsiz, zarar veren argümanların arkasına sığınmayacağını ümit ediyorum.
’16 NİSAN HALK OYLAMASI, MODERN DÖNEM SİYASİ TARİHİMİZİN EN BÜYÜK MİLLİ İRADE DEVRİMİ’
Hükumet ve siyaset kurumu olarak son 21 yıldır olduğu gibi gelecekte de demokrasimizin standartlarınızı yükseltmeye devam edeceğiz. Bu irademizin yakın zamandaki en net tezahürü bugün 7. yıl dönümünü idrak ettiğimiz 16 Nisan Halk Oylaması’dır. Türkiye, 16 Nisan Halk Oylaması ile yaklaşık 200 yıllık bir tartışmaya nihai noktayı koymuş, yönetim modeli tercihi Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’nden yana olmuştur. 16 Nisan Halk Oylaması, modern dönem siyasi tarihimizin en büyük milli irade devrimlerinden biri olarak demokrasi mücadelemizde yerini almıştır.
14-28 Mayıs seçimleri ile de parlamenter sisteme geri dönüş tartışmaları bir daha açılmamak üzere yine milletimiz tarafından kapatılmıştır. Siyaset kurumunun eskiye dönüş tartışmalarıyla vakit kaybetmek yerine mevcut sistemin daha da iyileştirilmesine mesai harcamasının Türkiye için çok daha faydalı olacağına inanıyorum. Böyle bir adım atılması halinde uygulamadaki 6 yıllık tecrübeler ışığında biz de bu sürece gerekli katkıyı sunmaktan memnuniyet duyarız.
‘ENFLASYONU KONTROL ALTINA ALMADA GELİŞMİŞ EKONOMİLER DAHİL HERKES SIKINTI YAŞIYOR’
Ülkemizin son 10 ayına damga vuran seçim gündeminin geride kalması ile birlikte seçim tarihi boyunca gidiş-gelişler artık asıl meselelere son verilme dönemidir. Ekonomi, güvenlik, deprem, hak ve özgürlükler ile terörle mücadele başta olmak üzere acil sorunlarımıza odaklanmış bulunuyoruz.
Covid-19 salgınıyla başlayan, sonrasındaki gelişmelerle derinleşen küresel ekonomik krizi özellikle enflasyon boyutuyla halen devam ediyor. Üretim, istihdam, yatırım ve enflasyonu kontrol altına alma konusunda gelişmiş ekonomiler dahil hemen herkes ciddi sıkıntılar yaşıyor. Türkiye olarak yakın çevremizdeki gerilimlerin ve çatışmaların da etkisiyle bu olumsuzlukların yansımalarını maalesef biz de hissediyoruz. Bir taraftan her gün bir yenisi patlak veren bölgesel krizleri yönetirken diğer taraftan da ekonomideki yol haritamıza sıkı sıkıya bağlı kalıyoruz.
‘DÜNYANIN EN BÜYÜK 11. EKONOMİSİYİZ’
Geçen sene uygulamaya koyduğumuz orta vadeli programın müspet sonuçlarını görmeye başladık. 2023 yılını yüzde 4,5’luk büyüme oranı ile kapattık. tarihimizde ilk kez milli gelirde 1,1 trilyon doları, kişi başına düşen milli gelirde ise 13 bin doları aşmış olduk. Satın alma gücü paritesine göre dünyanın en büyük 11. ekonomisiyiz.
2024’ün ilk çeyreğine dair veriler net ihracatın büyümemize önemli katkı sağladığını ortaya koyuyor. 2024 yılının ocak-mart ayları arasında ihracat, bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 3,6 oranında artışla 63,7 milyar dolara yükseldi. Mart ayı ihracatımız ise 22 milyar 578 milyon doları buldu. Bu rakamla en yüksek 3. mart ayı ihracat değerine ulaştık. İthalatta ağustos ayından bu yana aylık azalış trendi devam ediyor. İhracatın ithalatı karşılama oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 1,3 puan artışla yüzde 75’i yakaladı. İhracatın da pozitif etkisiyle büyüme oranımızın yıl sonunda yüzde 4’e yaklaşacağına inanıyoruz. Özellikle istihdam piyasamız güçlü bir ivme gösteriyor.
‘Tüm dünya gibi bizim de temel sorunumuz enflasyon’
Dün açıklanan şubat ayı rakamlarına göre istihdam mevsim etkilerinden arındırıldığında yıllık bazda 1 milyon 156 bin artışla 32,4 milyona ulaştı. İşsizlik oranı ise yüzde 8,7 olarak gerçekleşti. Tüm dünya gibi bizim de temel sorunumuz hayat pahalılığı ile katmerleşen enflasyon baskısıdır. Emeklilerimiz başta olmak üzere enflasyonun ücretli kesimde yol açtığı sıkıntıları yakinen biliyoruz. Bu konuda tavrımız palyatif tedbirlerle günü kurtarmak yerine enflasyonu düşürerek kalıcı refah artışını sağlamaktır. Kendimiz bedel ödesek dahi ülkemiz ve milletimize, gelecek nesillere bedel ödetecek her türlü popülist adamdan uzak durduk, duracağız.
‘Abuk sabuk vaatlerin havada uçuştuğu 31 Mart seçim süreci…’
Abuk sabuk vaatlerin adeta havada uçuştuğu 31 Mart seçim sürecinde maruz kaldığımız onca baskıya rağmen seçim ekonomisi uygulamayarak milletimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirdik. Bu kararlı duruşumuzun Türkiye ve Türk ekonomisi için ne kadar kıymetli olduğunu zamanla hep birlikte göreceğiz.
Yıllık enflasyonun düşüşe geçmesini bekliyoruz. Cari açıkta daralma başladı. Ocak ayında 15 milyar dolar azalarak 37,5 milyar dolara geriledi. Altın ve enerji hariç tutulduğunda cari fazla gerçekleşti. Gabar petrolü, Karadeniz doğalgazı keşiflerimizle bu sektörde ilk defa özgüven kazandık.
Van ve Hakkari’deki yeni kuyularımızda yapacağımız keşiflerle üretim rakamlarını çok daha yukarılara taşıyacağız. Orta vadeli programımızı güçlendirecek adımlar atacağız. İnşallah çok yakında yeni programı kamuoyuyla paylaşacağız.
Kamuda tasarrufları artırmak, yatırımları önceliklendirmek, yapısal reformlara hız kazandırmaktır. Büyüme potansiyeli güçlendirmemizin yolu verimliliği ve rekabeti artırmaktan, yüksek katma değere odaklanmaktan geçiyor.
‘TÜRKİYE, BÖLGESİNİN İSTİKRAR ADASI OLMA VASFINI KORUYOR’
Dünya savaş, çatışma, siyasi ve ekonomik krizlerin, sosyal çalkantıların kıskacında kıvranırken hamdolsun Türkiye, bölgesinin istikrar adası olma vasfını korumaktadır. Dış politikada dengeli ve ilkeli siyaset, savunma alanında elde ettiğimiz tarihi başarılar vardır.
‘İSRAİL’E YÖNELİK İHRACAT KISITLAMASINA ÖNCÜLÜK EDEN ÜLKE TÜRKİYE’DİR’
Gazze’de ateşin bölgeye yayılma riskine dikkat çektik. Bölgeye insani yardımların ulaştırılması için çabaladık. 3 bin 774 tonluk 9. iyilik gemisi ile birlikte Türkiye Gazze’ye en fazla insani yardım yapan ülke konumunu perçinlemiştir. 7 Ekim’den sonra İsrail’e yönelik ihracat kısıtlamasına öncülük eden ülke Türkiye’dir.
‘JET YAKITI KONUSUNDA TÜRKİYE’YE İFTİRA ATANLARI ASLA VE ASLA UNUTMAYACAĞIZ’
Bu hakikate rağmen hükümetimizi haksız, insafsız, buram buram fırsatçılık kokan ithamlara maruz kalmıştır. Jet yakıtı konusunda Türkiye’ye iftira atanları asla ve asla unutmayacağız. Türkiye, İsrail’e askeri amaçla kullanabilecek hiçbir malzeme satışına izin vermemiştir. Bunun arkasında hangi hesapların ve odakların bulunduğu ortaya çıkacaktır.
13 sene önce çatışmalar ilk başladığında Suriyeli komşularımıza nasıl kucak açtıysak, Ukrayna’daki savaştan kaçanlara nasıl sırtımızı dönmediysek, DEAŞ terör estirdiğinde nasıl imkanlarımızı seferber ettiysek, Gazze krizinde de kardeşlik vazifemizi hakkıyla yerine getirmeye devam edeceğiz.
‘YAŞADIĞIMIZ HADİSELER BATI’NIN ÇİTE STANDARDINI GÖSTERDİ’
Son 7 aydır önüne geçmek için uğraştığımız tehlikelerin peyderpey gerçekleştiğini görüyoruz. Hafta sonu yaşadığımız hadiseler Batı’nın çite standardını göstermiştir. Sadece 13 Nisan gecesine bakarak değerlendirme bulunmak hakkaniyetli, adaletli bir tavır olmayacaktır. 7 Ekim’den bu yana İsrail hükümeti ateşi bölgeye yaymak için provakatif adımlar atmaktadır.
‘Şam’daki İran Büyükelçiliğini hedef alması bardağı taşıran son damla oldu’
Şam’daki İran Büyükelçiliğini hedef alması bardağı taşıran son damla oldu. İsrail’in saldırgan tutumuna ses çıkartmayanlar İran’ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler. Burada öncelikle kınanması gereken Netanyahu’nun ta kendisidir. 34 binden fazla masumu katleden, haber yapma dışında gayesi olmayan basın mensupları öldüren, okul, kilise, cami, mülteci kamplarını, yardım malzemesi almak için sıra bekleyen insanları bombalayan, tüm dünyanın gözü önünde soykırım uygulayan, her türlü şımarıklığı sergileyen Netanyahu’dan başkası değildir.
Siyasi ömrünü uzatmak adına hem kendi vatandaşları hem de bölge halkının canını tehlikeye atmaktadır. 13 Nisan gecesi yüreklerimizi ağzımıza getiren Netanyahu ve gözünü kan bürümüş rejimidir.
Türkiye olarak son 2 gündür Gazze’deki katliamların geri plana itilmemesi için temaslarımızı daha da artırdık. Dışişleri Bakanımız Amerika, İran, İngiliz, Ürdünlü muhatapları ve BM Genel Sekreteri ile görüştük. Biz de dün Katar Emiri ile görüşmemiz oldu. Telefon diplomasimize bir hafta boyunca devam edeceğiz. Gerilimde sürekli el yükselterek hiçbir yere varılmaz.
‘SORUMLULUK SAHİBİ HERKES ARTIK SESLERİNİ DAHA FAZLA YÜKSELTMELİ’
Tüm aktörleri artık saldırılara son vermeye, sorumluluk içinde hareket etmeye davet ediyoruz Gazze’de zulüm ve soykırım durmadıkça yeni gerilimlere açıktır. İslam alemi ve Arap ligi başta olmak üzere sorumluluk sahibi herkes artık seslerini daha fazla yükseltmelidir.
‘HER TÜRLÜ SİLAH VE MÜHİMMATTA BAŞKALARINA BAĞIMLI OLMANIN SIKINTISINI ÇOK ÇEKTİK’
Son hadiselerde İHA başta olmak üzere savunma sanayi alanındaki atılımlarımızın önemini bir kez daha gördük. Yüzde 80’ler düzeyinde olan dışa bağımlığımızı bugün yüzde 20’lere indirmiş bulunuyoruz. Bundan yaklaşık 16-17 sene önce İsrail’den hangi araçları temin ettiğimizi o günleri bilenler çok iyi hatırlıyor. Bin bir nazla satılan heronlar sürekli arızalanmaları sebebiyle bize bir fayda sağlamadı. Tabanca dahil her türlü silah ve mühimmatta başkalarına bağımlı olmanın sıkıntısını çok çektik.
‘ÜCRETİNİ PEŞİN ÖDEDİĞİMİZ SİLAHLAR BİLE TESLİM EDİLMEDİ’
Ücretini peşin ödediğimiz silahlar bile teslim edilmedi. Suriye’ye yönelik harekatlarımızda müttefiklerimizin ambargosuna maruz kaldık. Şayet biz kendi göbeğimizi kendimiz kesme iradesini göstermeseydik, bugün aynı sorunları halen yaşıyor olurduk. 850’yi aşkın savunma sanayi projesiyle bu alanda kendi kendine yeten ülke konumuna ulaştık. TB2, Akıncı, Anka, Aksungur’la dünyada ilk üç ülke arasındayız.
Yakın çevremizdeki savaşların vazgeçilmez unsuru olan kamikaze İHA’lar da savunma sanayi şirketlerimiz tarafından üretiliyor. İhracat ettiğimiz ülke sayısı 185’e çıktı. İhracat edilen ürün çeşidi ise 230’u buldu
2012’den bugüne kadar 50 ülke ile 770 adet İHA için sözleşme imzaladık. 2023 yılı İHA ihracatımızın tutarı 1,8 milyar dolara ulaştı. Bir dönem tabanca dahi verilmeyen ülkemiz 110’dan fazla yüksek kaliteli hafif silah ve tabanca ihracat ediyor. 5. nesil savaş uçağımız Kaan ilk uçuşunu başarıyla gerçekleşti.
‘5. KOL ELEMANLARI DİYET BORCUNU ÖDEMEYE ÇALIŞIYOR, MUHALEFET DESTEK VERİYOR’
Türkiye’nin gurur kaynağı olan savunma şirketlerinin ahlaksızca hedef alınmasının gerisinde işte bu eşsiz başarı hikayesi vardır. Zihni sömürge haline getirilmiş 5. kol elemanları diyet borcunu ödemeye çalışıyor. Maalesef ülkemizde muhalefet aktörleri de bunlara destek veriyor. Bu hayasız akınlar karşısında asla geri adım atmayacağız. Terör örgütlerine nefes aldırmayan, güvenlik güçlerimizin eli, kolu, gözü olan Türkiye’nin nüfuz alanını artıran, her alanda iftihar vesilemiz olan şirketlerimizin yanında olmayı kararlılıkla sürdüreceğiz.
7 Ekim’den sonra İsrail’e ihracat kısıtlamasına öncülük eden ülke Türkiye’dir. ‘Jet yakıtı’ konusunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne iftira atanları asla ve asla unutmayacağız. Türkiye katliamların çok öncesinde İsrail’e askeri amaçla kullanılacak hiçbir malzeme satışına izin vermemiştir. Zaman geçtikçe bu ahlaksız kampanyaların arkasında hangi hesapların ve odakların olduğu elbette ortaya çıkacaktır…”
(HABER MERKEZİ)