Getting your Trinity Audio player ready... |
Haber: Atilla YÜCEAK
CHP İzmit ilçe örgütü: Eşitlik Ve İnsan Hakları komisyonu İnsan Hakları parkında basın açıklaması yaptı.
Örgüt toplantılarına katılmamakla eleştirilen İzmit belediye başkanı Fatma Kaplan HÜRRİYET tam kadro CHP örgütünün yanında yer alarak birlikte toplu fotoğraf çektirdi.
Katılan halk ile yağan yağmura rağmen uzun uzun sohbet etti.
Günün önemli konularından biri de Gebze belediye barınağında yaşanan hayvan katliamıydı.
Kadınların yoğunlukta olduğu etkinliğe:
CHP İzmit ilçe başkanı Gökhan ERCAN ve yönetimi,
İzmit belediye başkanı Fatma Kaplan HÜRRİYET,
Belediye meclis üyeleri,
İzmit belediyesi daire müdürleri,
CHP İzmit ilçe emek komisyonu başkanı Selman KURCAN,
Tüm Bel Sen Kocaeli şube başkanı Güzide SAATÇİ,
Yapı Yol Sen Kocaeli şube başkanı Levent BURHANOĞLU,
Veli Der Kocaeli şube başkanı Ayşe IRMAK ve kurum temsilcileri katıldı.
Basın açıklamasını:
CHP İzmit ilçe yöneticileri;
Fadime Nur KARAÇOBAN,
Av. Bengisu ŞENTÜRK ve CHP İzmit ilçe gençlik kolları yöneticisi Eylül Sıla CAN birlikte okudular.
Kadın ve Yaşam Dayanışma Derneği başkanı Emine Özcan’da kısa bir konuşma yaptı.
Basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi!
Bugün burada bir kez daha Türkiye’nin dört bir yanında kadınların, kız çocuklarının ve bebeklerin hayatlarını kaybettiği acımasız kadın cinayetleri karşısında sesimizi yükseltmek için bir araya geldik.
Geçtiğimiz hafta sonu canice bir şekilde öldürülen Ayşenur Halil, İkbal Uzuner ve henüz hayatının başında katledilen Sıla bebek, bu ülkede her geçen gün artan kadın cinayetlerinin kurbanları oldular. Bugün bu konuşmayı sizlere yaparken dahi bir hafta içerisinde 3 kadınımızın daha katledildiğini kaydetmiş bulunmaktayız. Yaşanan bu vahşetler, artık bireysel olaylar olmaktan çıkmış, sosyal bir felaket haline gelmiştir. Kayıtlara göre, 2024 yılının ilk 9 ayında, Türkiye’de 300’den fazla kadın ve çocuk erkekler tarafından katledildi. Bu dehşet verici rakam, her geçen gün kadınların daha da güvensiz bir ortamda yaşam mücadelesi verdiğini gözler önüne sermektedir.
Toplumsal çöküş hız kesmeden devam ediyor!
Her bir cinayet, yalnızca bir bireyin değil, tüm toplumun vicdanını derinden sarsan bir yara açmaktadır. Ancak kadın cinayetleri rastlantısal olarak artış göstermemiştir. Kadın cinayetlerinin bu denli yaygınlaşmasının temel nedenlerinden biri, devletin kadınları koruyacak etkin politikalar üretmemesi, var olan politikaları da hayata geçirememesidir. Türkiye’de her yeni günde yeni bir kadın cinayeti haberi alıyoruz ve bu cinayetlerin büyük bir kısmı, gerekli koruma önlemleri alınmış olsaydı, meydana gelmeyecekti. Yeterince uygulanmayan koruma kararları, etkin takip mekanizmalarının olmaması ve şiddet uygulayan faillerin cezasız kalması, bu şiddetin sürmesine neden olmaktadır. Nitekim bu kadar göz göre göre alınmayan önlemlerin ardından ayrıca İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması da, kadınların korunmasız bırakılmasına, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin zayıflatılmasına sebep olmuştur.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR!
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemeye yönelik uluslararası sözleşmedir. Ancak Türkiye, 2021 yılında bu hayati sözleşmeden çekilerek kadınları korumasız bırakmıştır. İstanbul Sözleşmesi, şiddet mağdurlarına korunma sağlarken, faillerin etkin bir şekilde cezalandırılmasını öngören düzenlemeler içermektedir. Kadınların korunması için önemli bir yasal dayanak olan bu sözleşmenin feshinin ardından, kadınlar kendilerini daha da güvensiz hissetmektedirler. Kadınların hayatlarını korumak için bu sözleşmeye yeniden dahil olunması gerekmektedir. Buradan yetkililere bir kez daha, daha yüksek sesle sesleniyoruz: Kadınları koruyun, İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönün! Şiddetin önlenmesi için kapsamlı ve etkin politikalar geliştirin!
Toplumsal çöküş hız kesmeden devam ederken bir de özellikle sosyal medyada gençler arasında hızla yayılan ve tehlikeli bir boyuta ulaşan Incel (Involuntary Celibate) hareketi gün yüzüne çıkmıştır. Bu hareket zamanla kadın düşmanlığı ve cinsiyetçi nefret söylemlerini yaygınlaştıran bir oluşuma dönüşmüştür. İncel topluluğu, kadın düşmanlığı ve cinsiyetçi nefret söylemlerini yaymakta, erkeklerin yaşamlarındaki başarısızlıkların temel sorumlusu olarak kadınları hedef göstermekte hatta erkek şiddetini meşrulaştırmaktadır.Bu hareket toplumda tehlikeli bir zihniyetin kökleşmesine neden olan bir tehdit haline gelmiştir. Sizlere soruyoruz, Kadın düşmanlığına karşı durmanın, bu hareketin üzerine gidilmesinin tam zamanı şimdi değil de ne zamandır?
Bugün burada Ayşenur Halil, İkbal Uzuner, Sıla bebek ve isimsiz binlerce kadının hayatı, şiddet döngüsüne ve kadın düşmanlığına kurban edilmesi için sesimizi daha gür bir şekilde duyurmak için toplandık. Her bir cinayetin ardından sadece yas tutmak değil, adalet aramak, mücadele etmek ve değişim istemek zorundayız. Kadın ya da erkek fark etmeksizin, kadın cinayetlerine dur demek için hep birlikte harekete geçmeliyiz.
Bağırarak söylüyoruz ki kadınlar güvende değilse, hiçbirimiz güvende değiliz. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçen kadından vazgeçer. Bu sebeple en son ana kadar İstanbul sözleşmesi yaşatır demeye devam edeceğiz. Hepinizi şiddete ve ayrımcılığa karşı birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.
Dün, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nü buruk bir şekilde kutladık. Bu burukluğun nedeni, geçtiğimiz günlerde yaşanan acı olaylar. Küçüğümüz Narin Güran, canice katledildi. Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Meclis’e sunulan Narin Güran önerileri, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Ne acı ki adalet sistemimiz, bu vahşiliğin faillerini hala bulamadı. Maalesef, bu önemli günde, onu hayattan koparanların yargılanmasını sağlayamadık.
Adalet Bakanlığı ne yapıyor? Uyuyor! Uyuşturucu ticareti almış başını gidiyor; İçişleri Bakanlığı ne yapıyor? Uyuyor!
Bir başka acı örnek, Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’in, cani Semih Çelik tarafından vahşice katledilmesidir.
Birilerine göre cinayetin failleri değil, öldürülen kadınlar suçlu. Adalet sistemimize göre kadınlar suçlu; zira şiddet failleri, hangi suçun “ne kadar yatarı” olduğunu bilerek, cesaretle kadınlara yönelik her türlü tacizi ve şiddeti gerçekleştiriyor. Bir ifade veriyor, sonra iyi hal indirimiyle yoluna devam ediyor. Adalet sistemi, açıkça “Şiddet faili değil, kadınlar suçludur” mesajını veriyor. Bu olaylar, gündemde yeterince yer bulmuyor.
Bir diğer içler acısı haberler, KYK yurtlarımızdan geliyor, Ailelerinden uzakta, devletin güvencesine emanet edilen bu kız kardeşlerimizin can güvenliği neden sağlanmıyor?
Birilerinin şiddet ve tacizden kurtulması için illaki sosyal medyada görünür hale gelmesi mi gerekiyor, yoksa Adalet Bakanlığı ve ona bağlı tüm kurumlar hiçbir şey mi yapmıyor mu? Sosyal medya mecralarında türlü hakaret, taciz ve şantaj olayları her gün yaşanıyor. Bunun failleri, herkese gözdağı verircesine, “Bana kimse dokunamaz” diyor.
Bizler her şeyi yaşıyoruz, Adalet Bakanlığı ne yapıyor? Uyuyor! Uyuşturucu ticareti almış başını gidiyor; İçişleri Bakanlığı ne yapıyor? Uyuyor! Ev içi şiddetin sonuçlarını her gün televizyonlarda izliyoruz; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ne yapıyor? Uyuyor!
Evet, üzgünüz; evet, korkuyoruz ama bu çöküşü durdurmalıyız, bununla mücadele etmeliyiz.
Çünkü Biz, “Ey kahraman Türk kadını, sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” diyen Mustafa Kemal’in evlatlarıyız.
Sözlerimi bitirirken şunları ifade etmek isterim: Biz Cumhuriyet Halk Partisi’nin üyesi olan gençler, bu kentte tüm kız kardeşlerimizin yanındayız; maddi, manevi ve hukuki açıdan her konuda yanlarında olacağız. Çünkü görünen o ki, biz birbirimize sahip çıkmazsak, kimse bize sahip çıkmayacak!
Bir diğer içler acısı haberler, KYK yurtlarımızdan geliyor, Ailelerinden uzakta, devletin güvencesine emanet edilen bu kız kardeşlerimizin can güvenliği neden sağlanmıyor?
Birilerinin şiddet ve tacizden kurtulması için illaki sosyal medyada görünür hale gelmesi mi gerekiyor, yoksa Adalet Bakanlığı ve ona bağlı tüm kurumlar hiçbir şey mi yapmıyor mu? Sosyal medya mecralarında türlü hakaret, taciz ve şantaj olayları her gün yaşanıyor. Bunun failleri, herkese gözdağı verircesine, “Bana kimse dokunamaz” diyor.
Bizler her şeyi yaşıyoruz, Adalet Bakanlığı ne yapıyor? Uyuyor! Uyuşturucu ticareti almış başını gidiyor; İçişleri Bakanlığı ne yapıyor? Uyuyor! Ev içi şiddetin sonuçlarını her gün televizyonlarda izliyoruz; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ne yapıyor? Uyuyor!
Evet, üzgünüz; evet, korkuyoruz ama bu çöküşü durdurmalıyız, bununla mücadele etmeliyiz.
Çünkü Biz, “Ey kahraman Türk kadını, sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” diyen Mustafa Kemal’in evlatlarıyız.
Sözlerimi bitirirken şunları ifade etmek isterim: Biz Cumhuriyet Halk Partisi’nin üyesi olan gençler, bu kentte tüm kız kardeşlerimizin yanındayız; maddi, manevi ve hukuki açıdan her konuda yanlarında olacağız. Çünkü görünen o ki, biz birbirimize sahip çıkmazsak, kimse bize sahip çıkmayacak!
Bugün burada bir kez daha Türkiye’nin dört bir yanında kadınların, kız çocuklarının ve bebeklerin hayatlarını kaybettiği acımasız kadın cinayetleri karşısında sesimizi yükseltmek için bir araya geldik.
Geçtiğimiz haftasonu canice bir şekilde öldürülen Ayşenur Halil, İkbal Uzuner ve henüz hayatının başında katledilen Sıla bebek, bu ülkede her geçen gün artan kadın cinayetlerinin kurbanları oldular. Bugün bu konuşmayı sizlere yaparken dahi bir hafta içerisinde 3 kadınımızın daha katledildiğini kaydetmiş bulunmaktayız. Yaşanan bu vahşetler, artık bireysel olaylar olmaktan çıkmış, sosyal bir felaket haline gelmiştir. Kayıtlara göre, 2024 yılının ilk 9 ayında, Türkiye’de 300’den fazla kadın ve çocuk erkekler tarafından katledildi. Bu dehşet verici rakam, her geçen gün kadınların daha da güvensiz bir ortamda yaşam mücadelesi verdiğini gözler önüne sermektedir.
Türkiye’de her yeni günde yeni bir kadın cinayeti haberi alıyoruz!
Her bir cinayet, yalnızca bir bireyin değil, tüm toplumun vicdanını derinden sarsan bir yara açmaktadır. Ancak kadın cinayetleri rastlantısal olarak artış göstermemiştir. Kadın cinayetlerinin bu denli yaygınlaşmasının temel nedenlerinden biri, devletin kadınları koruyacak etkin politikalar üretmemesi, var olan politikaları da hayata geçirememesidir. Türkiye’de her yeni günde yeni bir kadın cinayeti haberi alıyoruz ve bu cinayetlerin büyük bir kısmı, gerekli koruma önlemleri alınmış olsaydı, meydana gelmeyecekti. Yeterince uygulanmayan koruma kararları, etkin takip mekanizmalarının olmaması ve şiddet uygulayan faillerin cezasız kalması, bu şiddetin sürmesine neden olmaktadır. Nitekim bu kadar göz göre göre alınmayan önlemlerin ardından ayrıca İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması da, kadınların korunmasız bırakılmasına, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin zayıflatılmasına sebep olmuştur.
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemeye yönelik uluslararası sözleşmedir. Ancak Türkiye, 2021 yılında bu hayati sözleşmeden çekilerek kadınları korumasız bırakmıştır. İstanbul Sözleşmesi, şiddet mağdurlarına korunma sağlarken, faillerin etkin bir şekilde cezalandırılmasını öngören düzenlemeler içermektedir. Kadınların korunması için önemli bir yasal dayanak olan bu sözleşmenin feshinin ardından, kadınlar kendilerini daha da güvensiz hissetmektedirler. Kadınların hayatlarını korumak için bu sözleşmeye yeniden dahil olunması gerekmektedir. Buradan yetkililere bir kez daha, daha yüksek sesle sesleniyoruz: Kadınları koruyun, İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönün! Şiddetin önlenmesi için kapsamlı ve etkin politikalar geliştirin!
Toplumsal çöküş hız kesmeden devam ederken bir de özellikle sosyal medyada gençler arasında hızla yayılan ve tehlikeli bir boyuta ulaşan Incel (Involuntary Celibate) hareketi gün yüzüne çıkmıştır. Bu hareket zamanla kadın düşmanlığı ve cinsiyetçi nefret söylemlerini yaygınlaştıran bir oluşuma dönüşmüştür. İncel topluluğu, kadın düşmanlığı ve cinsiyetçi nefret söylemlerini yaymakta, erkeklerin yaşamlarındaki başarısızlıkların temel sorumlusu olarak kadınları hedef göstermekte hatta erkek şiddetini meşrulaştırmaktadır.Bu hareket toplumda tehlikeli bir zihniyetin kökleşmesine neden olan bir tehdit haline gelmiştir. Sizlere soruyoruz, Kadın düşmanlığına karşı durmanın, bu hareketin üzerine gidilmesinin tam zamanı şimdi değil de ne zamandır?
Bugün burada Ayşenur Halil, İkbal Uzuner, Sıla bebek ve isimsiz binlerce kadının hayatı, şiddet döngüsüne ve kadın düşmanlığına kurban edilmesi için sesimizi daha gür bir şekilde duyurmak için toplandık. Her bir cinayetin ardından sadece yas tutmak değil, adalet aramak, mücadele etmek ve değişim istemek zorundayız. Kadın ya da erkek fark etmeksizin, kadın cinayetlerine dur demek için hep birlikte harekete geçmeliyiz.
Bağırarak söylüyoruz ki kadınlar güvende değilse, hiçbirimiz güvende değiliz. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçen kadından vazgeçer. Bu sebeple en son ana kadar İstanbul sözleşmesi yaşatır demeye devam edeceğiz. Hepinizi şiddete ve ayrımcılığa karşı birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.
Sözlerimi bitirirken şunları ifade etmek isterim: Biz Cumhuriyet Halk Partisi’nin üyesi olan gençler, bu kentte tüm kız kardeşlerimizin yanındayız; maddi, manevi ve hukuki açıdan her konuda yanlarında olacağız. Çünkü görünen o ki, biz birbirimize sahip çıkmazsak, kimse bize sahip çıkmayacak!
Tıklayıp videonun tümünü izleyelim mi!