Aydın Çelik’in Neden Önü Kesildi?

Siyasetin Çirkin Yüzü Üzerine Bir Değerlendirme

Türkiye siyasetinde değişimden, yenilenmeden, gençleşmeden sürekli söz edilir. Her seçimde, her kongrede “gençlere yol açacağız, liyakate önem vereceğiz” denir. Fakat iş icraata geldiğinde tablo bambaşkadır. Ne yazık ki siyasetin pratiği, söylemlerden çok uzaktadır. Kendi koltuğunu kaybetme korkusuna kapılanlar, en çok da genç, bilgili ve dinamik insanların önünü keser. Çünkü bilirler ki onların varlığı, bugünkü düzenin çürümüş taşlarını sarsacaktır.

Siyasette yol yürümenin, makam ve mevki elde etmenin en kestirme yolu genellikle ilçe başkanlığı koltuğundan geçer. Bu koltuk, siyasetin taşlarını döşemek açısından kritik görülür. Ama bu anlayış, siyaseti kişisel çıkarların alanına indirgeyen feodal kafa yapısının ürünüdür. Çünkü o koltuğu ele geçirmenin amacı halka hizmet etmek değil, önündeki engelleri temizleyerek kişisel kariyer planlarını garanti altına almaktır.

Oysa akıllı, vizyon sahibi bir siyasetçi; kendisinden daha güçlü, daha bilgili ve birikimli insanlarla yol yürümeyi tercih eder. Gerçek liderlik, rakipleri tasfiye etmek değil; yanına güç katmak, ortak aklı büyütmek ve birlikte yürümektir. Bugün Tuzla’da Aydın Çelik’in önünün kesilmesi, bu anlayıştan değil, tam tersine korkudan kaynaklanıyor.

Genç, eğitimli, pırıl pırıl ve geleceğe dair iddiası olan bir siyasetçi… Yarın belediye başkanlığına aday olabilir, milletvekilliği için toplumdan karşılık görebilir. İşte sorun tam da burada başlıyor: “Kendime rakip yaratmayayım” anlayışıyla hareket edenler, halkın yararına olacak bir seçeneği değil; kendi koltuğunu garantiye alacak isimleri tercih ediyor. Siyaseten bir yere gelemeyecek, belli bir yaşın üstünde, iddiasız ve “biyat eden” kişilere alan açılıyor. Yıllardır beraber yol yürümüş olsanız da, dostluklar kursanız da iş gelecek kaygısına gelince her şey bir kenara bırakılıyor.

İşte siyasetin çirkin yüzü tam olarak budur. Bugün Tuzla’da yaşanan, sadece bir ilçe başkan adayının önü kesilmesi değildir. Bu olay, aslında siyasetteki hastalıklı zihniyetin somutlaşmış halidir. Kendi ikbalini korumak için liyakatli ve genç insanları dışarıda tutmak, koltuk uğruna geleceği karartmak…

Unutulmamalıdır ki; halkın, partilerin ve örgütlü mücadelenin ihtiyacı; genç, eğitimli, halkla bağ kurabilen, yarının Türkiye’sini kurma iddiasını taşıyan siyasetçilerdir. Feodal düşünce tarzı günü kurtarır ama geleceği kaybettirir. Tuzla’da Aydın Çelik’in önü kesilerek aslında sadece bir kişinin değil, bir kuşağın ve bir kentin önü kapatılmış oluyor.

Çağrımızdır:

Bugün bu anlayışa karşı ses çıkarmak, sadece Aydın Çelik için değil, yarının siyasetinde söz sahibi olacak bütün gençler ve yeni fikir üretenler için de zorunludur. Partiler koltuk sevdalılarının değil, halk için çalışan, örgütlü mücadeleyi büyütenlerin yeri olmalıdır. Gençlerin ve  fikir üretenlerin önü açılmadıkça, liyakat korunmadıkça bu ülkenin siyaseti aydınlığa çıkamaz. Sessiz kalmak, bu düzenin devamına ortak olmak demektir.

Herkesi bu konuda uyanmaya davet ediyorum.