Bu yazıyı yazıp yazmamak konusunda çok düşündüm.
Partili arkadaşlar, “şimdi sırası mı?”, “zamanı mı?” diyebilir. Belki bana “partiyi yıpratıyorsun” diyenler ve eleştirenler de olacak. Ama ben o eleştirilerden korkmuyorum. Çünkü bu yazı bir partiyi yıpratmak için değil, bir halk hareketi olarak CHP’yi ve devrimci belediyecilik iddiasını savunmak için yazılıyor.
Yurtseverliğin gereği budur:
Yanlışa yanlış, doğruya doğru demek.
Göz göre göre yapılan hataları konuşmazsak, yazmazsak; o zaman bu parti iktidar olsa ne olacak? AKP’den ne farkı kalacak?
KÜÇÜKÇEKMECE, BEYLİKDÜZÜ, BÜYÜKÇEKMECE: ADI DEĞİL, SOYADI ÖNEMLİ
Konu açık: Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi, hakkında yapılan tartışmalı iddialar sonrası gözaltına alındı. Bu ayrı bir dava konusu. Ama burada eleştirmemiz gereken sadece bir dosya değil, bir zihniyettir.
Çünkü yetmiyor:
- Beylikdüzü Belediye Başkan Vekili Serkan Çebi,
- Beylikdüzü Belediye Başkan Yardımcısı Çağrı Çebi,
- Büyükçekmece Belediye Başkan Vekili Hakan Çebi…
Ne oluyor? Belediyecilik, soyadı meselesi mi oldu?
Yani halk oy verecek, sonra yönetim makamları bir aile etrafında dönecek?
HALKÇILIK MI, HANEDANCILIK MI?
Halkçı belediyecilik iddiasında olan bir partide, aileden aileye geçen koltuklar hangi halkçı anlayışla açıklanabilir?
Biz yıllardır AKP’ye karşı, “devletin her kurumunu akrabalık, cemaat ve çıkar ilişkileriyle doldurdular” diye mücadele etmiyor muyuz?
Peki şimdi biz benzer bir düzeni kendi içimizde kurarsak, o zaman “biz farklıyız” deme hakkımız kalır mı?
Bu halk, liyakat ister.
Bu halk, belediyeyi torun, baldız, bacanak arası paylaşanlardan değil, hesap veren, adil, çalışkan yöneticilerden görmek ister.
PARTİ, HALKIN PARTİSİ OLMAKTAN UZAKLAŞIYORSA…
Siyaset halk için yapılır. Ama ne yazık ki bugünkü düzende, siyaset koltuk için, yakın çevreyi zengin etmek için yapılıyor.
Birçok belediyede, meclis üyelikleri, başkan yardımcılıkları bir avuç isme dönüşüyor. Üstelik bu durum sadece iktidarda değil, muhalefette de yaşanıyor.
Bu tablo; sıradan parti üyelerini, mahallede sabahlara kadar afiş asan gençleri, örgütte yıllarını veren emektarları küstürüyor.
Yukarıda siyaset, aşağıda umutsuzluk var.
Bu düzen böyle gidemez!
KÖKLÜ ZİHNİYET DEĞİŞİMİ ŞART
Bu sadece bir kişiyi değil, tüm bir yönetim tarzını eleştirme yazısıdır. Çünkü artık:
- Görev dağılımları partili akrabalara değil, liyakatli kadrolara verilmeli,
- Belediyecilik halkla birlikte yürütülmeli, şeffaf ve hesap verilebilir hale gelmeli,
- Partide sadece “eş, dost” değil, emek veren yoldaşlar, mahalledeki işsiz genç, kadın, yoksul yurttaş söz sahibi olmalı.
SON SÖZ: GERÇEK HALKÇILIK, HALKIN GÜCÜNE DAYANIR
Biz CHP’yi, halkçı belediyeciliği, sosyal demokrasiyi savunuyorsak; o zaman ilk olarak kendi içimizdeki yozlaşmayı teşhir etmekle işe başlamalıyız.
Koltuk sevdasıyla değil, halk sevdasıyla siyaset yapanlar bu partiyi ayağa kaldırır.
Korkmadan konuşanlar, yazanlar, eleştirenler bu hareketi büyütür.
Susmak suça ortak olmaktır.
Biz susmayacağız.
Çünkü halkın belediyesi halkın olmalı, bir soyadının değil.
Burhanettin Yılmaz
Yazar – Yurtsever bir halkçı
Solmedya – Temmuz 2025






hepsi doğru tamamen katılıyorum.
Ancak şu an Türkiye’de kurulu olan sistem mafya-tarikat önderlikli serbest piyasa sistemi. Bu sistemin dışından bir devrimci yönetim iktidara gelirse(merkezi veya yerel) o zaman kurulu sistemin dışına çıkabilir. Sosyal demokrasi bu sistemin bir parçasıdır esas olarak. Selamlar