CHP, yeni bir yürütme modeli kurdu. Adı umut, içi sessizlik…
Listelere baktım; halk yok, emek yok, örgüt yok.
Geriye yalnızca bir soru kaldı: Bu masa kimin iktidarını hedefliyor?
Burhanettin Yılmaz
CHP’nin “Gölge Bakanlık” yapılanmasını sona erdirerek yerine Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi (CAO) adı altında yeni bir yürütme modeli kurması, benim açımdan yalnızca örgütsel bir revizyon değil; aynı zamanda partinin siyaset yapma tarzına ve sınıfsal yönelimine dair ciddi bir tercih anlamına gelmektedir. Bu tercih, ne yazık ki sosyal demokrasinin tarihsel birikimiyle değil, liberal teknokrat aklın sınırlarıyla şekillenmiş görünmektedir.
Daha önce CHP Tüzük ve Programı üzerine yaptığım değerlendirmede şunu söylemiştim: “Bu metin sokaktaki yurttaşa değil, AB raporlarına seslenmektedir. Sınıf mücadelesi yok sayılmış, emek-sermaye çelişkisi görünmez kılınmıştır.” Bugün açıklanan CAO Yürütme Kurulu listesi, bu eleştirinin tesadüfi değil, yapısal olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Emek Yoksa Sosyal Demokrasi de Yoktur
Kurula baktığımızda karşımıza çıkan tablo nettir: Emeği temsil eden tek bir isim dahi yoktur. Ne sendikal mücadeleden gelen bir kadro, ne işçi sınıfının örgütlü yapılarıyla bağ kurmuş bir temsilci, ne de kamucu ekonomi perspektifini savunan bir figür… Oysa sosyal demokrat hareket, gücünü masa başı raporlarından değil; emeğin kolektif gücünden, halkın örgütlü iradesinden ve kamusal çıkarı savunan politikadan alır.
Emeğin olmadığı bir yürütme modeli, halkın sorunlarına dokunamaz. Halkın olmadığı bir masa, iktidar hayali kurabilir ama iktidar olamaz.
Örgütsüzlük Tercih mi, Zihniyet mi?
CAO Yürütme Kurulu’nun profili, CHP örgütlerinden ve parti içi mücadele geleneğinden çok, liberal çevrelerden devşirilmiş, bireysel kariyerleriyle öne çıkan “toplama” isimlerden oluşmaktadır. Bu tablo, bir siyasal hattın değil; bir aday merkezli vitrin siyasetinin yansımasıdır.
Bu anlayış, siyaseti kolektif bir mücadele alanı olmaktan çıkarıp, dar bir danışmanlar kulübüne indirgemektedir. Oysa CHP yalnızca Genel Merkez yöneticilerinden ya da seçilmiş milletvekillerinden ibaret değildir. Bu partide:
- Alanında uzman akademisyenler,
- Hayatını sendikal mücadeleye adamış emekçiler,
- Yerelde halkla birebir temas eden örgütçüler,
- Kamuculuğu ilke edinmiş deneyimli kadrolar
vardır. Ancak bu birikim, “sen, ben, bizim oğlan” anlayışının gölgesinde sistematik biçimde dışarıda bırakılmaktadır.
İktidar, Danışmanlar Listesiyle Kurulmaz
Türkiye gibi derin sınıfsal eşitsizliklerin, yoksulluğun ve emek sömürüsünün belirleyici olduğu bir ülkede; emeği yok sayan bir siyasal tasarımın halkta karşılık bulması mümkün değildir. İktidar, birkaç parlak CV ile değil; örgütlü halk gücüyle kurulur.
Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi eğer gerçekten bir iktidar alternatifi olacaksa, şu soruya samimiyetle yanıt vermek zorundadır:
Bu masada emek neden yok?
Yanıt verilmeyen her gün, CHP’yi halktan bir adım daha uzaklaştırmakta; sosyal demokrasiyi ise içi boş bir etikete dönüştürmektedir.
Bir Köşe Yazısının Son Sözü
Sosyal demokrasi, emeksiz olmaz. Halksız siyaset, iktidar üretmez. Örgütsüz bir yürüyüş, menzile varmaz.
Cumhuriyet Halk Partisi, ya yeniden emeğin ve halkın partisi olduğunu hatırlayacak ya da liberal vitrin siyasetiyle tarihsel iddiasını tüketmeye devam edecektir. Bu satırlar bir temenni değil, bir uyarıdır.
Tercih, yalnızca bir örgütlenme modeli değil; hangi sınıfın iktidarını hedeflediğinizdir.




az sabır bekleyip göreceğiz sevgili üstadım